S1Ep11 #Blood

306 30 3
                                    

Hatırlatma: "Elbette.. Sorun değil, onu koruruz. Biz bir aileyiz, ne kadar bölünmeye uğramışsak da." Stiles bakışlarını ona çevirip gülümsedi.

***

"Baba?" Stiles, babasının evinden bağımsız yaşamak istediğini ona söyleyemiyordu. Scott bunu başarmıştı, aslında tüm sürü başarmıştı. Babasının kırılması olağandı, bunu göze alamıyordu ama artık yavaşça bir iş bulmalı ve kendi hayatını kurmalıydı.

Şerif, elindeki tozlanmış, dosyalarla dolu kutuları bir kenara yerleştirdi. "Evet?" Sırtını dikleştirdi.

Stiles'ın gözleri kutulara takılmıştı. Babası bunu fark ettiğinde, "Sıradan dosyalar," diyerek geçiştirdi. Stiles kafasını kaşıdı ve başını salladı. "Konuşabilir miyiz biraz?"

"Evet, tabii?" Stiles ondan sandalyeye oturmasını rica etti ve aklından diyeceklerini toparlamaya çalıştı. "Şey, ben... Bağımsızlık hakkında konuşmak istiyordum.." Gözlerini kıstı ve ayaklarını istemsizce sallamaya başladı.

"Stiles, anlıyorum."

"Sahi mi? Neyi anladın?"

Şerif elini ensesine götürdü. "Ne zaman bağımsızlık hakkında konuşmak istesen kıyafetlerini ayırmak yada ayrı yaşamaktan söz ederdin. Kıyafetlerini ayırma olayı çocukken olduğuna göre.. Kendi evinde yaşamak istiyorsun."

Stiles dudaklarını birbirine bastırdı ve olumlu anlamda başını salladı. "Kendi hayatımı kurmak ve bir iş sahibi olmak istiyorum. Evet, belki, hala lisedeki genç ruhuma sahibim, hiperaktif, sinir bozucu. Ama ilk defa hayatımda büyümem gerektiği düşüncesine kapılıyorum. Bir şeyleri yanımda sen olmadan başarmak, iş yüzünden senin gibi eve yorgun dönmek.. Hatta aile kurmak. Şey, aile kurmak bekleyebilir."

"Anlıyorum, Stiles. Konuyu uzatmayacağım, hallederim."

"Teşekkür ederim." Şerif kalktı ve odadaki dosyaları incelemek için geri gitti. Stiles, bunun onun için zor olacağının farkındaydı. Ancak, o, oğlunun büyüdüğünün ve artık sürekli ona ihtiyaç duymayacak bir birey olduğunun farkında mıydı, bilmiyordu.

Stiles evinin içinde istemsizce bir tur attı. Çalan kapıyla, koşarak indi ve kapıyı açtı. Karşısında, saçlarının arasında çalı çırpı olan, yarı çıplak, yaraları derin olan, titreyen bir kız belirdi. Ağlıyor da olabilirdi.

"Lütfen, yardım et!"

***

"Allison, çıktığında beni ara." Lydia, Allison'ın telefonuna kaçıncı kez mesaj atıyordu, unutmuştu. Büyük ihtimalle ya telefonunun şarjı bitmişti yada yine hasta başındaydı.

"İyi günler, Bayan Martin." Lydia patronuna karşı başını sallayıp gülümsedi ve iş yerinden çıktı. Yolda yürürken karşı caddedeki kafede, yüzünü görmekten usandığı birini fark etti. Hiç üslubunu bozmadan arabasına yürümeye devam etmek istiyordu. Tabii ki öyle olmadı.

Dean'in, sarışın bir kızla gülüştüğünü gördü. Hiç hoşlanmadığı, uzun zaman önce hissettiği ve nefret ettiği bir duygu uyanmıştı içinde. Bunu oldukça berbat etmek istiyordu. Kız, Dean'in kolunu tutmuş bir yerlere çekiştiriyordu. Lydia da fark ettirmeden oraya yaklaşmaya başladı. İkisini çıkmaz sokağa kadar takip etti. Bir duvarın arkasında gizlendi ve onları duymaya çalıştı.

"Buralarda senin gibi birini görmek çok zor." Kız Dean'e yalakalık ediyor gibiydi. "Sanırım burada olmamdan hoşlanmış gibisin." Dean'in sesini duyduğunda Lydia ellerini yumruk yapmaya başlamıştı bile.

SuperWolf (SPN & TW)Where stories live. Discover now