S1Ep2 #Damaged

782 77 23
                                    

Evet arkadaşlar işte ilkinden daha uzun 2. bölümümüz

Theme: Les Friction - World On Fire

Dean ve Sam etrafı kolaçan etmek için dışarı çıkmışlardı. Hava kararıyordu ve Lydia işten çıkmak üzereydi. Allison'dan bir telefon geldi.

''Efendim?''

''Lydia...'' Sesi boğuk geliyordu. ''Allison? Neler oluyor?'' Lydia, sokak lambalarının altında öylece durdu. ''Lydia eve gel... Bunu görmen gerek, çabuk ol!'' Telefon kapandı. Lydia hızla arabaya yerleşti ve gaza bastı. Elleri titriyordu ve kesinlikle sakin değildi. ''Hadi, hadi, hadi, hadi...''

Eve vardı ve kapıdan içeri girdi. ''Allison?'' diye bağırdı. Allison duvara bakıyordu. Anlamsızca ağzı açılmıştı ve titriyordu. Duvarda kanla ''Hepiniz öleceksiniz'' yazıyordu. Lydia, elleriyle ağzını kapattı. Sonra bir çıtırtı duydular. Sesin geldiği yere bakıp sustular. Tıkırtı gittikçe yaklaşıyordu. Birkaç adım yavaşça geri gittiler. Korkuları yüzlerine yansıyordu. Ve birden, Lydia'nın ofisindeki adam ortaya çıktı. Gözleri simsiyahtı ve gülümsüyordu. Allison ve Lydia hemen binayı terk etmeye çalıştılar.

Sokağa kadar çıkmayı başarmışlardı. Artık gece etkisini gösteriyordu. Soğuk ve karanlıktı. Adam yollarını kesmişti ve yanında birkaç kişi daha vardı. Aynı şekilde gözleri simsiyahtı, tamamen.

Koşmaya devam ettiler ve sokağın bir diğer tarafına kadar ilerlediler. Nefes nefese kaldıkları bir gerçekti ve çıkmaz sokağa girmişlerdi. Arkalarını döndüler ve o adamlar karşılarındaydı. Yavaş adımlarla yaklaşıyorlardı ve pis pis gülüyorlardı. Lydia bu kadar kötü enerjinin çevresinde daha çok korkuyordu ve Allison avcılığı bırakmıştı. Bırakmıştı ama böyle şeyler görmemişti bile.

Lydia dayanamadan güçlü ve yankılanan bir çığlık attı.

***

Dean ve Sam korkunç çığlığı duydular. ''Bu da neydi?'' Dean koşturmaya başladı ve bıçağı eline aldı. Sam de aynı şekilde. Sesin geldiği yere koşturdular. Çıkmaz sokağın olduğu yeri buldular ve gördüklerinin ne olduğunu hemen anladılar. Bunlar, iblislerdi.

Bir tanesi Allison'ın boğazına yapışmıştı ve bir tanesi de Lydia'yı duvara fırlatmıştı. Dean ''Sürtükler!'' diye bağırdı ve ikisi de koşarak iblislere saldırdı. Dean, ilk iblise güçlü bir yumruk geçirdi ve bıçağı sapladı. Sam, Allison'ın boğazına yapışanın yakasından tutup çekti ve bıçağı sapladı. Son kalanı da Dean halletti.

Allison ve Lydia, ikisi de mahvolmuştu. Üstleri tozlanmış, yüzlerinden kan akıyordu. Lydia en beter durumda olandı. En büyük çığlıklarından birini atmıştı. Bu tür şeylerle ilk kez karşılaşıyorlardı. Sam, Allison'ın yanına gidip ''İyi misin?'' diye sordu. Allison başını salladı. Dean de Lydia'nın yanına geldiğinde onu kaldırmaya çalıştı. Lydia yere çökülü haldeydi. Gözlerinden biraz yaş akmıştı. Gırtlağı acıyordu ve açıkçası şoka uğramıştı. Titriyordu ve Dean bunu hissetmişti. Onu kaldırdı ve yüzüne bakmasını sağladı.

Bu, oydu, diye düşündü. Trafikte gördüğü kız. Lydia da onun trafikte dikizlediği oğlan olduğunu anladı. Sadece birkaç saniye aralarında bir bakışma oldu. Sessizliği Sam bozdu.

''Dean, ne yapalım?''

''İkiniz de iyisiniz değil mi?'' diye kızlara bir soru yöneltti. İkisi de başlarını salladı. ''Hayatımızı kurtardınız... Nasıl? Siz kimsiniz?'' diye sordu Allison. Lydia kendine geldi ve diklendi. Dean ve Sam birbirleriyle acaba söylemeli miyiz bakışmaları yaptılar. ''Polisiz.'' Dedi Sam. Araya Lydia girdi. ''Şu bıçaklarla mı?''

''Polislerin bıçakları olamaz mı?'' Dean kaşlarını kaldırarak baktı. ''Bildiğim kadarıyla polisler silah taşırlar, bıçak değil?'' Lydia cevapladı. Allison bu benzerlikleri göz önüne aldığında, avcı olabileceklerini düşündü. Ama söylemekten çekindi, sessiz kalması daha iyiydi. Peki ya onlar da kendileri için bir potansiyel tehdit ise?

''Hayatınızı kurtardığımız için rica ederiz.'' Dedi Dean ukala bir tavırla. Sam gözlerini biraz büyülttü. ''Bu saatte neden dışarıdaydınız?'' diye sordu. Allison ''Dışarıda değildik. Evdeydim. Lydia işteydi, geri dönmek üzereydi. Mutfaktan salona geçtiğimde duvarda kanla yazılmış bir yazı gördüm. Hepiniz öleceksiniz, yazıyordu. Sonra Lydia'ya telefon açtım ve hemen geldi. Ardından şu,'' yerde yatan Lydia'nın ofisindeki adamı işaret etti. ''...yerde yatan pislik, bize saldırdı. En fazla koşabileceğimiz yer burasıydı. Sonra köşeye sıkıştık.'' Dedi.

Dean ve Sam, ikisinin de çok şey bildiğinin farkındaydı. Ama bildikleri sadece doğaüstülerin bir kısmı hakkındaydı. ''Adınızı alabilir miyim?'' diye sordu Sam. ''Allison, Allison Argent.''

''Lydia Martin.'' Sam şaşırdı. Çünkü internette okuduğu Beacon Hills Lisesi'nin yıllar önce başına gelen olayda sağ kurtulan öğrencilerden biri olmuşlardı. ''İşte teklifim, sizinle konuşacağız aynı zamanda yaralarınızı iyileştireceğiz.'' Dedi Dean.

''Başımızdan gelip geçene bakılırsa sizin de baltalı katil olmadığınız ne malum?'' dedi Lydia. ''Baltalı katil olmak için fazla yakışıklıyım.'' Dedi Dean. Lydia tek kaşını kaldırdı. Sam, ikisi arasında olan çekişme karşısında gülmemek için zor tutuyordu.

''Bu kadar egoist bir kişiliğinin olması daha da şüphe uyandırıcı.'' ''Yakışıklı olmam egoist olmam anlamına mı geliyor güzelim?'' ''Aslına bakarsan, evet.''

Arayı Allison bozdu. ''Lydia, hayatımızı kurtardılar. Bana güven, tamam mı?'' dedi. Lydia zar zor ikna oldu. Winchester'larla gittiler. En sonunda kül rengi bir eve geldiler.

''Temizlik yapmanız gerekiyor, baylar.'' Dedi Lydia. Allison gözlerini pörtleterek onu uyardı. Lydia ne kadar büyüse de, alaycı ruhu asla geri kalmıyordu. Masaya geçtiler ve konuşma başlatıldı.

''Adınızın Allison Argent ve Lydia Martin olduğunu söylediniz,'' dedi Sam. Onayladılar. ''...bir zamanlar Beacon Hills Lisesi'nde mi okuyordunuz?'' diye devam etti Dean. ''Doğru.'' Dedi Allison. ''Başlarınıza gelen şey doğru mu? Alfa sürüsünün saldırısına mı uğradınız?''

''Bu da doğru.'' Dedi Lydia. ''Nasıl sağ çıktınız?'' diye bir soru yöneltti Dean. Aslında Allison da Lydia da özelliklerini söylemek konusunda çekiniyordu. Ama bir şekilde, şu iki kardeşe olan yeni bir duygu onları esir alıyordu. Güven duygusu. Öyle bir çekim güçleri vardı ki, güvenmemek ellerinde değildi. Ancak Lydia yine de şüpheliydi.

Allison söze girdi. ''Ben bir avcıydım. Arkadaşlarımın çoğu doğaüstüydü.'' Lydia'nın özelliğini gizledi çünkü onların avcı olabileceğini düşünmüştü. Onu korumak istedi.

''Alfa saldırılarına alışmıştık ama bu sefer çok büyük bir sürü okulumuza saldırdı. Tek yapabileceğimiz birbirimize sahip çıkmak ve kaçmaktı. Şu an düzenli iletişimde olduğum tek kişi Lydia.'' Dedi.

''Peki ya siz? Siz kendinizi tanıtmadınız.'' Dedi Lydia şüphekar bir tavırla. ''Biz Winchester'larız. Ben Dean ve o da Sam. Avcıyız, polis değil. Allison, senin olduğun gibi bir avcı değiliz. Biz daha çok Cehennemin krallarıyla, bugünkü gibi iblislerle, hatta hayaletlerle bile etkileşimde bulunduk. Biz dünyayı kurtarırız, işimiz bu.'' Dean'in bu kadar açık konuşmasına Sam şaşırmıştı. Ama kabul etmeliydi ki, bu kızlar nasıl böyle güvendilerse, kendilerinin de onlara güvenmesi gerekiyordu. Bu işin çıkışı olmayacaktı.

Lydia güldü. ''Ciddi misiniz, çocuklar? Cehennemin kralı, iblisler falan? Dünyayı kurtarmak?''

Dean dişlerini sıktı. Lydia karşısında anlayamadığı bir çekim vardı ama oldukça da gıcık bir kız gibi geliyordu. ''Bak Lydia, seni bilmem ama bugün yaşadığın şeyin başka anlamı yok. Gözlerini gördün mü? Siyah. Tamamen siyah. Bunlar iblisler. Ve etrafında daha çok olduklarına bahse girebilirim. Eğer çığlığını duymasaydım tarihe karışıyor olurdunuz. Ya da en fazla onlar gibi olurdunuz. Şimdi gıcık bir kız gibi davranmayı bırakıp gözünü gerçek olaylara verebilir misin? Bize güvenmen gerek. Sizleri kurtardıysak, bunu herkes için yaptık. Sabit fikirli olman hepimizi yoracak emin ol.'' Dean'in sanki onu tanıyormuş gibi söylediği şeyler herkes için bir şaşırma olarak geri döndü. Dean de şaşırmıştı. Nasıl oluyordu ya onu bu kadar zamandır tanıyormuş gibi hissetmişti?

SuperWolf (SPN & TW)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin