S2Ep5 #TheWorseThingEverIsFate

171 21 3
                                    

Lydia ve Malia acılar içinde kıvranırken, ikisinin gördüğü şeyler bir noktada kesişiyordu. Tabii ki olay, Lydia'nı herkesi öldürmesiyle bitmiyordu. Bu vizyonlar geçmişin, şimdiki zamanın ve geleceğin harmanlanmış haliydi.

"Malia! Bana yardım et!" Lydia, uçsuz bucaksız olarak düşündüğü bir bataklığın içindeydi. Karanlık ve puslu havadan hiçbir şey göremediğinden gözü kulağı Malia olmuştu. Bataklıkta çırpınmaması gerektiğini adı gibi biliyordu. Ancak bunu yapmak oldukça zordu. Etrafında tek bir dal parçası bile yoktu. Malia, bataklığı önceden fark ettiği için düşmemişti. Lydia'nın imdadına nasıl yetişeceğini düşündü. Bir tarafı bencilce davranıp onu ölüme terk etmesini söylerken diğer tarafı kimseyi arkada bırakmamak gerektiğini biliyordu.

"Dayan." Bataklığın etrafında gözlerini gezdirdi Malia. Onu oradan çekebileceği herhangi bir şey yoktu, tek çare, onu kendisi de düşmeden çekmekti. Kollarına uzanan siyah uzun bluzünü yukarı çekiştirdi ve Lydia'ya biraz yaklaştı. "Tamam, seni çekeceğim," Bedenini öne eğdi ve Lydia'nın havaya kalkmış kollarını sıkıca kavradı. Gözleri çikolata denizinden gökyüzü mavisine dönerken, Lydia'yı bataklıktan çekmeye başladı. Bataklık oldukça güçlüydü, Malia çok zorlanıyordu ve sanki ikisi de batacaklarmış gibi hissediyordu.

"Malia, hadi! Yapabilirsin!" Lydia ona destek vermeye çalışırken bataklıkta daha çok battığını hissediyordu. Malia'dan bir inilti gelmesiyle Malia da kendini bataklıkta buldu. "Lanet olsun!" Lydia, daha çok battıklarında kaderine kurban olmayı seçti. İkisi de tam öleceklerini düşündüklerinde, bataklığın en dibinden kendilerini sert zeminde bulmaları bir oldu.

Gözlerini açıp kendi vücutlarını inceliyorlarken, bataklığın üzerlerinde bıraktığı lekelere gözleri takıldı. Tüm vücutlarını kaplayan şey, kandı. Ve o bataklık da bir kan bataklığıydı.

"Sen iyisin değil mi?" Lydia, zeminde sürtünüp Malia'nın yanına geldi. Dizlerinin üstünde oturdu ve ellerini zeminle birleştirerek destek aldı. Malia yüzünü temizlemeye çalışırken başıyla onayladı. Uzun bluzünün ve kısa kot şortunun durumu en az Malia kadar kötüydü.

"Az önce ne oldu öyle?" Dedi Malia gözlerini etrafa dikerken. Durdukları zemine kadar her yer bembeyazdı. Sanki bir hiçliğe düşmüşlerdi. Ama komik olan şuydu ki hiçliğin bile zemini vardı.

"Kan bataklığından düştük. Ve nasıl oldu bilmiyorum. Görünüşe bakılırsa da, hiçliğin ortasına düştük." Lydia sanki çok rahat konuşmuştu. Malia daha atlattıkları şeyi kavrayamazken, Lydia sakince etrafına bakınıyordu. Malia bu rahatlığı onun zekasına vermeyi seçti.

"Lydia."

"Ne?" Lydia, Malia'nın yüzüne bakındı. Cevap gelmeyince, "Tanrı aşkına, ne?" diye ikiledi. Malia'nın gözleri bir noktada sabitlenmişti ve donup kalmıştı resmen.

"Karşıya bak."

Lydia karşıya başını çevirdi. Gözünün gördüğüne inanmakta zorluk çekiyordu. Nutku tutulmuştu. Tam karşılarında, hiçliğin son bulduğu yerde, kendilerini görüyorlardı. Gördükleri şey, bir fedakarlık olmalıydı. Lydia yerde kendini toparlamaya çalışıyordu, mekan Winchester'ların kaldığı yerdi. Lydia'da da Dean'de de yaralar vardı. Sanki kavga etmiş gibilerdi. Ardından Lydia, ahşap döşemenin üzerine düşmüş bıçağa uzanıyordu. Dean, arkasını ona dönmüştü ve konsola tutunuyordu. Lydia elindeki bıçakla ayağa kalkıyordu ve bıçağı ona saplamak istercesine ona yaklaşıyordu. Ve tam başaracaktı ki, birden bıçağın önüne Malia geçiyordu.

***

Stiles, iblislere kaybolmaları için emir verdi.

Birkaç saniye Malia'ya ve onu tutan adama bakındı. "Sen kimsin?" Diye sordu sert bir tonda. Lucian, Malia'yı var gücüyle tutarken gözlerini parlatmaya devam ediyordu. Stiles, cevap alamayınca Lucian'a yaklaştı. "Kimsin? Ve onu neden tutuyorsun?"

SuperWolf (SPN & TW)Where stories live. Discover now