Bölüm 27 ∞ Beklenilmeyen

Start from the beginning
                                    

"Steven!"

"Bak Katie" dedi Steven derin bir nefes alarak. "Buna alışsan iyi edersin"

"Ne demek bu?" dedim sinirle. Ne yani? Beni istediği zaman öpecek miydi? Hem de hiçbir şeyim değilken. Neydim ben onun için?

"Sende hoşlanıyorum demek! İlgimi çekiyorsun demek!" dedi Steven sinirle.

"Ne" dedim şaşkınlıkla. Benden hoşlanıyormuş. İlgisini çekiyormuşum.

Ben.

Ama hani beklediği kız vardı hayatında? Ondan kaderimde ki kız diye bahsediyordu. Bir anda unuttu mu o kızı? Onu unuttuysa benden daha iyisini bulduğunda beni de unutmayacağı ne malumdu? Nasıl güvenecektim ona?

"Ama" dedim şaşkınlıkla. "Ama senin beklediğin bir kız vardı. Kaderinde ki kız..."

Steven alayla güldü.

"Sanırım bazı şeyler hala tam olarak anlaşılmamış. Olsun, o da zamanla olur" dedi Steven gülümseyerek. "Görüşürüz"

Kafam karışmış bir halde beni orada bıraktı. Ne demek her şey tam olarak anlaşılmamış? Kaderinde ki kız diye bir şey yok muymuş yani? Beklemekten mi vazgeçmiş yoksa?

Belki de beklediği kişiyi bulmuştur.

Ne yani? Beklediği kişiyi bulmuşsa neden beni öpüyordu? Erkek milleti değil mi? Hepsi aynı. Hepsi...

Bazen cidden nasıl benim gibi akıllı bir iç sese sahip olduğunu düşünmüyor değilim Katie.

Ne demek bu iç ses? Unutma ki ben senin. Sen de ben. Zaman, birbirimizle savaşma değil birlik olma zamanıdır.

Şu demek ki belki de beklediği kişi sensindir?

Ben mi? Kaderinde ki kızın ben olduğunu düşünmek içimde anlamsızca bir duygu selini ortaya çıkardı. Bunu düşünmek bile mükemmel bir histi. Özel olduğunu hissetmek güzel bir duyguydu. Beklenildiğini hissetmek sevildiğini bilmek tarif edilmesi zor bir mutluluktu. Sevmek sevilmekten daha güzel bir duyguydu. Ben bu hisse alışık değildim. Ben sevmeye de sevilmeye de alışık değildim. Ama insanoğlunun yaradılışında olan bir şeydi demek ki sevgi. Çünkü insan ne zaman, nerde, nasıl ve en önemlisi kimi seveceğini kendisi seçemiyordu. Ya da seçiyor muydu? Biz insanlar kendimizi mi kandırıyorduk bu kadar zamandır? 'Seni sevmeyi ben seçmedim!' dediğimizde yalan mı söylüyorduk aslında? Biz mi seçiyorduk kimi seveceğimizi? Biz mi karar veriyorduk? Gözlerimiz ve kalbimiz mi seçiyordu? Belki de aklımız? Kim bilebilirdi ki? Nasıl anlayacaktık? Aşık olunca insanın gözleri kör oluyordu. İşte o zaman gözlerimizin perdesi sevdiğimiz adam oluyordu. Her şeyi onunla birlikte görüyorduk. Onunla birlikte yaşıyorduk. Aşk bu muydu yani? Aşk o olmak mıydı? Bu hayranlıktı ama. Bu ona sorgusuz sualsiz hayran olmaktı. O halde hayranlık aşka yakın bir şeydi. Aşık olmanın herhangi bir basamağı... Belki de son basamağı...

Gürültüyle çarpan şimşek beni düşüncelerim den koparıp gerçek hayata döndürdü. Eskiden şimşek bana yağmuru hatırlatırken şimdi Steven' ın gözlerini anımsatıyordu. Yüzüme inen bir damla ile silkinip yukarıya baktım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Kollarımı hızla kendime sararak eve doğru yürümeye başladım.

****

"Hoş geldiniz" dedim gülümseyerek. "Ne alırdınız?"

Okuldan sonra yine işe gelmiştim. Steven' ın dün ki olaydan sonra okula gelmemesi benim için oldukça güzel bir şanstı. Kafamı toplamam lazımdı. Akıllıca düşünmem gerekiyordu.

"Bize iki kahve lütfen" dedi sevimli çift gülümseyerek.

"Hemen getiriyorum"

Hızla ilerleyip siparişleri hazırlamaya başladım. Candice yanımda Tramisu koyuyordu. Düz sarı saçlarını gelişi güzel toplamıştı. Yüzüne düşen birkaç tutam saç onu tatlı gösteriyordu. Kafamı çevirdiğim de James' i gördüm. Candice' e bakan James' i .... Hayranlıkla...

GİZEMLİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now