2.Sezon 1.Bölüm (21. bölüm)

1.2K 55 5
                                    

 Bölüm Adı: Yeni Bir Dönem

  Bugün Anıl'dan ayrılalı bir hafta olmuştu. Bir haftayı ruh gibi geçirdikten sonra, artık ayağa kalkacak gücü bulamıyordum kendimde. Çökmüş avurtlarımı biraz ovuşturdum. Evet, bugün 31 Aralık'tı. Evet, bugün Anıl'ın doğum günüydü.

   "Kendine gel." ilk 3 gün okula gelmedikten sonra, her zamanki 'Okulun Kralı' hayatına geri dönmüştü. Sıfır pişmanlık. Üzerinde biraz olsun düşünmek yoktu. Kendime sürekli 'onu umursama' diyip duruyordum. Hiçbir halta yaramıyordu tabii. Birlikte yaşadığımız bunca şeyden sonra, sabahlara kadar durmak bilmeden konuşarak sabahlamalarımızın ardından şimdi böyle küskün ve en önemlisi dışlanmış olmak beni mahvediyordu.

   Bir ilişkiyi bitirdiğinizde her iki taraf da kendinin bu durumun üstünden ne kadar 'rahat' geldiğini kanıtlamaya çalışır. Ama hemen her şey bitmemiştir. Her şey görünüştedir. Kaçamak bakışlar atar, konuştuklarını dinler, diğer insanlara karşı tavırlarını izlersiniz. Ayrılır ayrılmaz kızlarla mı konuşmaya başlamıştır, ya da erkek arkadaşlarıyla özgürlüğün tadını mı çıkarıyordur?

  Katlanılmaz olan, tüm bunların hiçbirini yapmıyor oluşudur. Yüzünüze bile bakmıyor, sanki siz hiç ama hiç olmamışsınız gibi davranıyordur. İşte, içinizde bir yerin kırılıp parçalandığı nokta budur. Size hiç kimseye söylemediği sırlarını açarken, bir yabancıya dönüşüp dışlanmanız öldürücüdür. Bunu çok garip buluyorum. Hem öfkeden çıldırtır, hem de savaşacak güç bırakmaz sizde. Şu an ben oradayım. Tam, o noktada. Ardıma atacağım ilk adımla, yenilgiyi kabul edeceğim. İleriye bir adım atarsam meydan okuyacağım.

  Hepinizin "Aptal kız, savaşmaya devam et!" dediğini duyar gibiydim. Sadece gülüyorum. Kendim de ne derece aptal olduğumu söylersem söyleyeyim, bir şey değişmiyordu. Hislerimi durduramıyordum. Aptal kalbime "Onu sevme" diyemiyordum. Bunu haketmediğini bile bile.

   Anıl'ı aklıma getirdiğimde çok şiddetli bir özlem beni sarstı bir süredir olduğu gibi. Çok gariptir ki onda en çok siyah saçlarını özlemiştim, buna gülümsedim. Siyah patiskaların gölgelendirdiği kapkara gözlerini anımsamak öyle zordu ki savaşıyordum kendimle. Bu da çok saçma olan ayrı bir konu. Bir şeyi düşünmemeye çalıştığınızda aslında beyniniz daha fazla ona odaklanır ve düşünceniz perspektifinizi bile kaybettirir.

   "Daha ne kadar elinde o zarfla duracaksın?" işte düşünmeyi ertelediğim bir başka konu. Yukarıdaki onca zırvalıkla iyi bir iş başarıyordum halbuki.

   "Beni rahat bırak." Mihrişah'a arkamı iyiden iyiye dönüp kırmızı bavulumun başına dikildim. Her şeyi topladığımı biliyordum. Çünkü dün gece gelen zarftan sonra sürekli bavulumla uğraştım. 

  "Ne zaman gidiyorsun? Bugün mü?" tabii ki bugün gidiyordum. Bir de soruyordu. Doktorun verdiği psikolog emrinden sonra, Almanya'da yüksek lisans ve doktora yapan halam Okşan Türkiye'ye dönmüştü. Ne olduğunu bilmediğim bir dizi unvan ile şehrin göbeğinde büyükçe bir ofis satın almıştı. Biz ilçede kalıyorduk ve yaklaşık 20 dakika mesafe vardı aramızda. Dönem sonunda eve teşekkür belgesi getirerek aile tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş ve evet, babamın benim için gerçekten endişelenmesine sebep olmuştum. Bu dönem tatilinde de babam beni teyzemin yanına gönderiyordu işte.

  "Bugün." bavulun yanındaki çantamı açtım ve telefonumu içine attım.

  "Bak, yeter artık. Bizimkiler resmen şokta. Teşekkür aldın, ama bu düzeltemeyeceksin demek değil. Peyker! Bir zavallı gibi davranma." Mihrişah'a dönüp onu şiddetle ittim. Sinirsel bozukluğum sık sık fiziksel darbelerle dışa döndüğünden Mihrişah bunlara alışmıştı.

Siyah'ın Güneş'iWhere stories live. Discover now