8.Bölüm

1.7K 60 2
                                    

 Yatağımda iyice gerindim, gözümü açmış ve odamda sadece kendimin olduğunu görmüştüm. Mutluluk diye buna denir işte, gereksiz sorumluluklardan kurtulmaya! Yorganı tekmeleyerek yataktan kalktıp, hafifçe iyi şansım için kıçımı kaşımayı ihmal etmedim. Ağzımda ekşi mi ekşi bir tat vardı, korkunç manzaralı da olsa annemle babamın yatak odası dışında kendi banyosu olan tek oda benimkiydi, aylak aylak banyoya ilerleyip kapıyı açtım.

  Açar açmaz suların süzüldüğü kara bir kafa, bembeyaz biçimli göğüs kasları, karındaki baklavalar ve-

  "Bir şey görmedim! Bir şey görmedim!" kendi kendime çığlıkları atarak arkamı döndüm. Anıl'ın benim banyomda duş yapmasının şokuyla sarsıldım.

  "Hadi ya! Sahiden görmedin mi şimdi?" Anıl çok üzgün bir sesle suyu kapattı. Koştur koştur odama girip kapıyı ardımda iyice kapattım. Piç kurusu!

  Odamın içinde dört dönerken bakmamak için özellikle dirayet gösterdiğim kapı açıldı. Ne olur ne olmaz diye oralı bile olmadım.

  "Hey! Sakin ol." utana sıkıla ve belden yukarıya bakmaya dikkat ederek ona döndüm.

  "Lanet olsun!" göğsü çıplaktı, saçlarından sular damlayıp göğsünden süzülüyordu. Yanaklarım kızgın ateşe tutulmuş gibi kızarırken vücudundaki kapalı tek yere saç kurularken kullandığım havluyu sardığını fark ettim.

  "Yani şimdi yapılacak iş mi o?! Saçlarımı kuruluyordum ben o havluyla!" havlunun açılacağından korkmasam üzerine saldırır, bir şeyler falan atardım.

  "Odama biri girecek, giyin ve git!" çok sert bir ifadeyle onu süzerken, sabah ışığının vurduğu göğsündeki berelenmiş yerleri gördüm.

  "Anıl! Sen kavga mı ettin?" yanına gitmeyi o giyinene kadar riskli bulduğum için olduğum yerden yaraları işaret edip, kaşımı kaldırdım.

  "Önemsiz. Gidiyorum zaten, hayır hayır, sakın beni kahvaltıya davet etme." alayla gülüp tişörtünü kafasından geçirdi. Tekrar ona arkamı döndüm.

  "Nereye gidiyorsun?" giyinirken pek fazla dikkatini çekmek istemesem de merak etmiştim bir kez.

  "Bu gece Galatasaray maçı var. Bizimkiler çoktan mekan hazırlığına başlamıştır, gidip Merih'e yardım ederim." ne güzel de hesap veriyordu. En azından beni terslemeyi bırakmıştı.

  "Tamam, giyindin mi?" cevabını bekledim, sözlü olarak. Ancak kafama gelen havluyla savaşmaya başlamıştım!

(...)

  "Yaa abla hadiii!!" Beyazıd'ı üzerimden ittim, bugün amma yapışkandı. Annemden yarın arkadaşlarıyla buluşmak için izin isteyecekti, ama mırın kırın edip olayı üzerime yıkmaya çalışıyordu. Sonuçta o gidecekti, o izin alsın. Bana ne?

  "Kendin söyle!" sabahtan beridir deli gibi temizlik yapmış ve şimdi yorgun bir biçimde TV'nin karşısındaki koltuğa yığılmış anneme kaçamak bakışlar atıyorduk. Beyazıd ezilip büzüldü.

  "Offf Peyker! Temizlik yaptıktan sonra saldırganlaşan anne diye bir gerçek var." bana Peyker dediği için kafasına bir tane çaktım. Baktı ki benden hayır yok, yanımdan kalkıp annemin koltuğunun dibine çöktü.

  "Anne yarın arkad-"

  "Hayır." annem son sözünü söylerken Beyazıd'ı gıcık etmek ister gibi güldüm.

  "Tamam anne, sen bilirsin. Arkadaki odayı temizleyelim mi diyecektim." vay yalaka vayy! Lafı da ne güzel çevirmişti! Beyazıd gider ayak annemden intikam almasa olmazdı zaten. Annem bir süre arkasından bakıp, 'tüh, çocumuun günahını aldım!' diyip durdu.

Siyah'ın Güneş'iWhere stories live. Discover now