25. Bölüm

95K 3.4K 170
                                    

Öncelikle hepinize merhaba arkadaşlar :)

Bildiğiniz gibi yazarınız son günlerde şehir dışında olduğu için İnternet konusunda sıkıntı çekiyordu. Bu sabah benden yazdığı bölümü paylaşmamı rica etti, bende kabul ettim. Mesaj yoluyla yazdığı bölümü buraya geçirdim bu yüzden yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın. Gelen yorumlarla ilgilenemeyeceğim maalesef ama yazarınız geldiğinde hepsiyle ilgilenecektir.

Bana pazartesi günü İnternet'e kavuşacağını söyledi eğer bir aksilik olursa ben sizi gene buradan bilgilendiririm.

Hepinize keyifli okumalar :)

Önce çenesini sıkan ele baktı, ardından o yeşil gözlere. Akmak için direnen yaşlar beklerken, Heja ağlamadı. Aksine sırıttı. Çenesinde ki el sıkmasını kat ve kat arttırıken, nihayet konuşma gücünü kendinde bulabildi.

" Zararın neresinden dönersen kardır!"

Yanlış anladığını sandı. Kaşları çatılırken, küçük kadına baktı. Ne demekti o dediği öyle?

" O küçük dilini koparır eline veririm!"

Bu kadın farketmeden, karşısındaki adamın hem kalbini hemde canını yakıyordu.

Çenesini bir hışımla bırakan Barlas; " Sana fazla müsamaha gösterdim Heja. Bundan sonra yeni Barlasa merhaba de karıcığım!" Diyerek yan tarafına dönmüştü. Belki sinirlerini zapetmenin tek yolu uyumaktı şuan.

Heja ise mutluluktan uzak bir ifadeyle gülümsedi, burukça...

***

Yatağından kalkan Sevda, mide bulantısı ile beraber hızlıca lavaboya koştu. Sevdiği adamdan bir parçası oluyordu. Bunun için oldukça mutluydu fakat buruk bir mutluluktu bu.

Midesini boşaltan Sevda odaya tekrar döndüğünde, Ağitin uyuduğunu gördü. Ona doğru yürüdü, başını okşadı, alnını öptü.

" Ağit..."

Bir kez daha öptü ve bir kez daha seslendi. Yamuk yumuk açılan gözleri ile Sevdaya bakan Ağit hafifçe gülümseyip;

" Efendim Sevda." Dedi.

Aşkla kocasına bakan kadın, sonunda kendine gelerek konuştu.

" Midem bulanıyor!"

Ağit olduğu yerden doğrularak, Sevdaya baktı.

" Bu her zaman olan bir şey değil mi?"

Olumlu anlamda başını sallayan Sevda, elini karınına götürerek konuştu.

" Bu gün iyi değilim! Aslında sanki bir sorun var. "

" Doktora gidelim mi Sevda?"

Sorduğu soruya aslında şaşıyordu. Tabii ki gidecekti. Sonuçta Sevdanın içindeki, ondan bir parça idi. Sevdanın cevap vermesini beklemeden, kendi sorusunu kendi cevapladı.

" Kalk hazırlan gidiyoruz." Dedi.

***

Geldiği lavaboya midesini boşaltan genç kadın, tekrar yerine gitmek için kapıya doğru ilerledi. Ondan önce açılan kapı ile eli havada asılı kaldı. Geriye doğru adım atarak, içeriye giren kişiye yer verdi.

Ama içeriye giren kadını gören Sevda elini ağzına kapatmış ve gözlerini kapatmıştı. Bu görmek istediği en son kişiydi. Ne yapacağını bilemeden öylece durdu. Kabinlerden birinin kapısı açıldığında, nihayaet gözlerini açabildi. Dolan gözlerini kapıya çevirdiğinde, küçük, acı dolu bir hıçkırık kaçtı dudaklarından. Elini korumacı bir tavırla karnına götürdü. Her şeyi isterdi ve yahut beklerdi ama onu görmeyi beklemezdi. Kadın ona bakmadı bile. Eğer baksaydı yüzüne, kimin olduğunu anlardı. Henüz ne yapacağına karar veremeyen Sevda öylece durdu orada. Tekrar açılan kapı ile o tarafa baktığında, Dilanın da kendisine baktığını eş zamanlı olarak gördü.

Zaman denilen kavram kendini yitirmişti. Sadece duygular kalmıştı. Öfke, nefret, kin, kıskançlık ve daha bir çok duygu bir arada idi. Ama aşk... İşte her şeyi yıkan tek şey. İnsanları kişiliğinden uzak yapan iyiyi, kötüyü kötü yapan. Ve iki iyi arkadaşı birbirine düşman yapan lanet duygu. Her çift gözde aşk, kıskançlık ve nefret yer edinirken sadece birbirlerine baktılar.

Sevdaya doğru adım atan genç kadın, nefretin yer edindiği gözler ile genç kadına gitti. Zordu. Sevdiğin adamın kollarında, bir başkasının olması. İnsanın arkadaşı ise bu kişi işte o daha bir zordu. Daha bir acıtıyordu. Tam karşısında durduğu genç kadına baktı. Güzeldi. Hemde çok güzel.

" Nasılsın Sevda?"

Düz tonda çıkan sesi, soğukluğunu koruyordu. Aslında kıskanıyordu. Ama hakkı yoktu. Olmayacaktı da. Eline baktı. Karnında ki eline. Tahmin etmesi zor değildi. Hamileydi Sevda. Hemde sevdiği adamdan. Ağlamamak için tırnaklarını avuçlarına bastırdı. Asla yenilmez imajı vermeyecekti. O sadece sevmişti. Ağit onun hata yaptığını düşünsenede o sadece kendini korudu. Ağiti korudu. Aşkı uğruna yanan Dilan karşısındaki kadına, eski arkadaşına baktı. Elini, Sevdanın elinin üstüne koydu. Sevda, elinin üstündeki ele baktı. Dilanı böyle beklemiyordu. Aksine yıkılmış olarak görmeyi bekliyordu. Ama karşısında ki güzel kadın dim dik duruşu ile Sevdayı bir kez daha yanılttı.

''Hamilemisin?''

İçi yana yana canı acıya acıya söyledi bu kelimeyi. Oysa ne çok isterdi kendisinin bu kelimeyi duymasını. Kader işte. Yıkar da yakar da.

'Dolma' dedi içinden. Dolan gözlerine inat o kelimeyi söyledi. 'Ağlama Dilan. Agit mutlu. Ağlama Dilan Agit baba oluyor.' her bir kelimesinde daha çok yanıyordu. Başını eğip hafifçe gülümsedi. Cevabı vermeyen Sevda utancından ölmek üzereydi.

''Hayırlı olsun Sevda. Allah an...analı bab....babalı büyütsün'' titreyen sesi ve akmak için bekleyen yaşlar ile konuştu.

Elini çekti. Kafasını kaldırıp Sevdaya baktı. Kıskanıyordu ama kıskanmak istemiyordu. Nefret ile bürünen gözlerini bir anlık kapattı. Etmemeliyim. Diye düşündü. Biliyordu Agiti nasıl evlendiğini. Suçlamıyordu. Ama içinde ki şeytana da söz geçiremiyorduu.

''Agiti çok sev Sevda!'' son sözünü de söyleyip dışarı çıkan kadının arkasından Sevda kendini tutamayıp zemine çöktü. Göz yaşları durmaksızın akmaya başlamıştı. Arkadaşını böyle görmeyi Beklemiyordu.
Kırılan bir kalbin ahı büyük olur ya. Sevda o ahı almıştı. Küçük bir bedel olsa bile ödeyecekti.

***


Gelen telefon ile hızla evden çıkan ve dört gündür gelmeyen Barlas, Hejayı korkutmaya yetmişti. Barlasa bir şey olacak konusu geçmişti. İstemese bile başka bir kadın olduğunu düşünmeye başlamıştı.

" Heja!" Gelen ses ile arkasına dönen küçük kadın, arkasına Görkanı gördü. İçten bir gülümseme dudaklarında yer alırken başını efendim anlamında salladı.

" Gel hele söyle." Diyen Görkan mutfak masasına oturmuş yemek yapan kadının da oturmasını bekliyordu.

Ellerini yıkayan Heja masaya oturdu. Hiç beklemeden konuya giren Görkan, duyduğu şeyi hızla söyledi.

" Ağit, Dilanı mı seviyor!?"

BERDEL. (Düzenleniyor!) (Zor Evlilik Serisi 1)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang