Yanımda Kal.

2.4K 123 8
                                    

Ateş gözlerini korkuyla bana çevirdi. Evet, gözlerinde korku ve endişe ikilisi hakimdi. Hira'ya bir şey olabilme ihtimali onu deli ediyordu. Peki ya bu çığlıklar neyin nesiydi?

Hira sorunlu bir kızdı. Hayatını zorluklarla atlatmış, minicik bedenine tonlarca sorumluluk yüklemiş bir kızdı. Yaşadıkları hiç kolay değildi. Hiç...

Ateş hızla ayağa fırladı ve merdivenlerden aşağı indi. İnerken ayağı boşluğa basmış olmalı ki takıldı ve korkuluklardan destek almasaydı düşebilirdi. Normal Ateş olsa birkaç küfür savurup aşağı inerdi ama endişeyle dolup taşan bu Ateş, susmayı bir an önce Hira'ya ulaşmayı tercih etti.

Aşağı indiğimizde Fred mutfağın girişinde donup kalmıştı. Şaşkınlıkla içeriyi izliyordu. Ateş kapıdan içeriye baktığında gördüğü manzarayla şok oldu. Çünkü ben de öyleydim.

Hira boş bir yere bakıp çığlıklar atıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Ateş içeri girip kollarını Hira'ya sardı. "Abi! Orada!"diye bağırıp duruyordu Hira. Neyden bahsettiğini anlamamamıştım ama Hira'nın zor nefes aldığını görünce içeri koşturup masanın üstünde duran ilacı aldım. Hemen mutfağa girip Hira'ya uzattım.

Nefes alışverişi düzene girdiğinde Ateş'e arkasını döndü ve ellerini tezgaha koydu. Hala göğüsü hızla kalkıp iniyordu. Ateş yanına gitti. "Daha iyi misin?"

"Abi, her yerde o kadını görüyorum..."diye mırıldandı. Ateş şaşırmış gibiydi. Şaşırması normaldi. Bu sırada kapı çaldı. Herkes birden kapıdan tarafa bakınca gidip kapıyı açtım.

Abim gelmişti. "Hoşgeldin,"diye mırıldandım. "Ne oldu?"

Elimi yana açarak onu içeri buyur ettiğimde içeri girdi ve salonla birleşik olan mutfaktan Hira'yı gördü. Hızlıca mutfağa girip kollarını Hira'nın etrafına doladı. Hira beceriksizce kollarını beline sarmıştı abimin. Ateş daha çok hayrete düşmüş bir şekilde onları izlerken gözleri benimkileri buldu. Ona hafifçe gülümsedim.

*

"Ne yapacağımı bilmiyorum, Alya. Düşündüğüm şeyin olması beni çok korkutuyor." Yanımda oturan Ateş'in eline kendiminkini kenetledim. "Düşündüğün o şeyi hemen aklından çıkartıyorsun. Hira iyi," Bana baktığında gülümsedim ve ona sarıldım. Birlikte Kordon'a gelmiştik. Kafamı göğsüne dayadım ve gözlerimi çarşaf gibi önümüze serilmiş olan denize diktim.

"Alya, seni çok seviyorum." Duymaya alışık olduğum bu cümleyi tekrar duyduğumda yine ilk defa ki gibi heyecanlanıyordum. Saçıma bir öpücük kondurdurdu. "Ateş, ben de... Ben de seni çok seviyorum."

Bu sırada benim telefonum çaldı. Telefonu cebimden çıkartıp arayan kişiye baktım. Gördüğüm isimle şok olmuştum. Buğra. Neden beni arıyordu?

"Açsana,"dedi Ateş telefona bakarak. "Boşver ya..."

"Alya." Sert çıkan ses tonu nedeniyle aramayı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Alo?"

"Alya..." Sesi garip gelmişti. "Yanında Ateş varsa çaktırma sakın. Babamızı kaybettik. Türkiye'ye geri döndük. Burada birkaç işimiz vardı sonra temelli Londra'ya döneceğiz. Selen'i görmek istiyorsan mesaj atacağım yere gel olur mu? Ateş'in gelmesini istemiyor." Ağzım şaşkınlıkla açıldı. Babaları mı ölmüştü? Peki Selen neden beni görmek istiyordu? Ayrıca ben İzmir'deydim.

"İzmir'deyim."

"Biz de buradayız. Bu akşam. Gel lütfen." Kaşlarım çatıldı. Bir şey anlamasam da "Olur,"diye mırıldandım. Telefonu kapattığımda Ateş'in beklenti dolu gözleriyle karşılaştım. Ona yalan söylemek istemiyordum. Hiç istemiyordum ama zorundaydım. Buğra bilmesini istemiyorum demişti. "Türkiye'ye dönmüşler, istediğim bir zaman buluşuruz diyormuş Selen."

Çöplük [ c.d ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin