BÖLÜM 18

6.8K 408 141
                                    

Gözlerimi açamıyordum. Açmak istiyor muydum bilmiyordum ama yine de yapamıyordum işte.

Bu olanların hepsinin rüya ya da onun benzeri bir şey olmasını umut ediyordum ama duyduğum düzenli mekanik sesler ve tüm bileklerimde hissettiğim baskı bu düşüncelerimin aksini kanıtlar nitelikteydi.

Derin bir nefes aldım sımsıkı yumduğum gözlerimi açtım. Beyaz tavan gözlerimi acıtırken şu an önemli olanın göz sağlığım değil can güvenliğim olduğunu idrak etmemle doğrulmaya çalıştım.

Ama ellerimde ki şeyler doğrulmamı engelliyordu. O yüzden bileğimde ki şeylerin el verdiği ölçüde doğruldum ve bulunduğum odayı anlamaya çalıştım.

Beyaz bir yatakta, beyaz bir kıyafetle beyaz çarşafların içinde yatıyordum. Yer beyaz fayanslarla kaplıydı, duvarlar beyazdı. Kısaca her şey beni boğacak kadar beyazdı. Kendimi dibi görünmeyen bi okyanusun dibine çekiliyormuş gibi hissettiğimde kendimi geri yatağa bıraktım ve gözlerimi yumdum.

Hastane gibi bir yerdeydim. En son hastaneden uyandığımda benim yanımda birilerinin olduğu bilincindeydim. Ama sanırım bu beyaz bok çukurunda yalnızlığı iliklerime kadar hissedebiliyordum. Burada tek başımaydım. Negatif düşünceler beni kara delik gibi çekerken kendimi o karanlık yerden uzak tutmaya çalıştım.

Her şey düzelecekti. Her şey düzelecekti. Her şey iyi olmak zorundaydı.

Gözlerimi yummuş olmama rağmen göz yaşı damlalarım yavaş yavaş akmaya başladığında aklıma Christian düşmüştü. O yerde yatan hali gözümün önüne geldiğinde sanki bir el bütün iç organlarımı sıkıyormuş gibi hissediyordum. Ve sanırım beni kötü düşünceler içine çeken kara delikten uzak duramayacaktım.

Boğazımdan istemsizce bir hıçkırık koptuğunda odada sadece hıçkırıklarımın ve makinanın mekanik sesleri vardı.

Neden her şey beyazdı? Belki tavan ve duvarlar yetenek alanımın dışında olsa da kıyafetlerimin siyah olması gerekmiyor muydu?

Şu yaşıma kadar hep siyahtan ve siyahlaştırma yeteneğimden nefret etmiştim ama şu an gözlerimi açmaya korkuyordum. Siyahlığıma alışmıştım ve beyaz renk kendimi berbat hissetmeme yol açıyordu.

Çünkü ben beyaz insanı değildim ve olamayacaktım da.

Göz yaşlarım dinip göğsüme bir ağırlık çöktüğünde birkaç tıkırtı ve kapı açılma sesi geldi. Düzenli topuk sesleri odanın içinde bir 3. ses olarak aramıza katıldığında yutkundum.

Gözlerimi açmayı reddedip ölü gibi yatakta yatmaya devam ettiğimde "Nasılsın?" sesi geldi. Gözlerimi açmadan "Bana ne yapacaksınız?" dedim. "Şimdi bunların sırası değil. Kendini nasıl hissediyorsun? Ama ilaçlar işe yaramış. Her şey bıraktığımız ve umduğumuz gibi bembeyaz." dedi.

Gözlerimi açmasam da ses tonundan gülümsediğini anlayabilmiştim. Dediklerini merak etsem de uyandığımdan beri aklımı kurcalayan soruyu dile getirmeyi tercih ettim. "Arkadaşıma ne yaptınız? İyi mi? Nerede şimdi?" dedim.

Sesimin titrememesi için uğraşsam da ağladığımı belli eder biçimde iğrenç çıkmıştı. "Arkadaşın öldü." dediğinde sımsıkı yumduğum gözlerim hızla açılmıştı. Sanki göğsüme esaslı bir darbe yemişim gibi nefesim kesildiğinde bütün hücrelerim çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı bile.

"NE? diye çığlık attığımda yattığım yerde kıvranmaya ve kollarımda ki şeylerden kurtulmak için çırpınmaya başladım. Bir yandan da bağırıyordum. Bileğimde ki şeyler ben çekiştirdikçe bileklerimi daha da sıkıyordu.

RENKSİZ(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin