BÖLÜM 13

5.9K 372 78
                                    

Christian son birkaç dakikadır birşeyler söylemeye çalışıyordu, bunu anlamıştım. Ama söylemeye çalıştığı şey hakkında bir fikrim yoktu. Sabırla bekledim. Bu yapılabilecek en iyi şeydi.

Birden "Köpekleri sever misin?" diye sordu.

Söylemek istediği bu muydu gerçekten? "Tabii."

"Benim bir tane var." dedi başını eğerek.

"Cinsi ne?"

"Gerçek bir Heinz. Bilirsin bu köpeklerin elli yedi çeşidi var. Adı Bowser. Buraya taşındıktan hemen sonra aldım. Daniel bahsetmedi mi?"

Olumsuz anlamda başımı salladım. Açıkçası bir köpeği oluşuna şaşırmıştım. Üstelik tatlı bir köpek besliyordu, pitbull besliyorum dese daha az şaşırırdım. Bende sert bir mizacı vardı Christian'ın.

Biraz daha sessizlik ve biraz daha parmak tıklatma.

"Birazdan onu dolaştırmaya çıkacağım. Gladstone'a doğru gideceğim. Orayı biliyor musun?"

Başımı iki yana salladım. "Gladstone ne?"

"Deniz ürünleri restoranı. Bir ton turist vardır ama sahili iyidir. Eğer yapacak bir işin yoksa, gelmek isteyebilirsin diye düşündüm. Takılırdık."

Christian bana çıkma teklifi mi ediyordu? Bu bir randevu muydu? Yoksa 'takılmayı' sadece arkadaşça bir anlamda mı söylemişti? Hah. Bir an bile onun benim için romantik hisler besleyebileceğini düşünmemiştim.

"Kulağa hoş geliyor." dedim.

"Harika. Kalın giyin. Karanlık çökünce, orası epey serin olur. Seni... altıda alırım, tamam mı?"

"Tamam, görüşürüz o zaman." dedim ve el salladım. Yakınımda olduğundan biraz garip olmuştu ama yapacak bir şey elimi koyacak bir yer bulamamıştım. Bir süre geri geri yürüdükten sonra, önüme döndüm ve eve doğru yürümeye başladım.

Yalnız kalınca aklım yeniden Daniel'a kaydı. Cebimden telefonumu çıkarttım. Adını bulduktan sonra arama tuşuna bastım ve kulağıma götürdüm. Yaptığım hoş bir davranış değildi, şu an büyük ihtimalle hâlâ Sarah'la kafedeydiler. Ama o an umursamadım.

Çalıyor... Çalıyor...

Aramanın iptal edildiğini belirten o ses kulaklarıma dolduğunda, telefona baktım. Meşgul olduğunu biliyorum ama ben arıyorum çocuk! Yeniden arama tuşuna bastığımda, bu kez telefonun kapalı olduğunu belirten ses devreye girdi.

Ne yapıyorlardı bunlar böyle? Yolun ortasında durdum, o kafeye dönmek ve olanlara bakmak istiyordum. İçimde değişik bir his vardı. Kötü şeyler olacakmış gibi.

Sonunda içimdeki dürtüyü bastıramadım ve ters yöne, kafeye doğru koşmaya başladım. Yolda çarptığım insanlardan özür dileyerek, sonunda kafenin önüne gelebilmiştim. Sırtımı duvara yaslayarak, bir süre soluklandım. Ardından, kafamı uzattım ve kafenin içine baktım.

Görünürde ne Daniel ne de Sarah vardı. Belki de şarjı bitmişti Daniel'ın. Son kozumu da oynadığımdan, pes ederek ikinciye geldiğim yolu tekrar yürümeye başladım.

Saat beşti ve bu da demek oluyordu ki Christian'la buluşmak üzere hazırlanmak için bir saatim vardı. Bu süre bana yeterince çok geldiğinden, yavaş adımlarla eve vardım.

Anahtarla kapıyı açtıktan sonra, içeriye girdim ve anahtarı komidine fırlattım. Büyükannem okuma gözlüklerini takmış, kitap okuyordu. Gözüme çok yaşlanmış gelmişti nedense. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa elli dokuz yaşındaydı.

RENKSİZ(Düzenleniyor)Where stories live. Discover now