BÖLÜM 15

5.7K 407 105
                                    

Biri bana sabah kalktığında kafan iki demir bloğun arasında kalmışcasına ağrıyacak, beynin geçici bir hafıza kaybı yaşayacak, ağzında iğrenç bir tatla birlikte bütün vücudun sızlayacak deseydi, bu kadar fazla içmezdim sanırım.

Yastıksız uyuduğum için tutulan boynumu kaldırıp etrafa bakmam zor olmuştu. Çok şükür ki kendi odamdaydım. Üzerimde siyah bir elbise vardı.

Başım çatlayacakmış gibi olunca, kafamı tekrar yatağa bıraktım. Buraya nasıl geldiğimi dahi hatırlamıyordum.

Dünkü partiden beynimde görüntüler uçuşuyordu ama bazı şeyleri birleştiremiyordum. Ayağa kalkıp, kendime gelmem gerekiyordu.

Başımın ağrısı sanki kendiliğinden dinebilirmiş gibi elimle ovalayarak, yatakta doğruldum. Halsiz hissediyordum.

Kendimi banyoya attım. Elbiseden kurtulduktan sonra, suyun altına girdim. Su ılıktı. Gözlerim kapalı bir şekilde el yordamıyla, sıcak suyu açmaya çalıştım. Bu ılık suda bile üşüyordum çünkü. Çabalarım sonucunda su soğuyarak buz gibi bir hâl alınca, küçük bir çığlık attım. Soğuk su, zihnimi biraz olsun berraklaştırmıştı. Ama vücudum isyan ediyordu. Bu yüzden sıcak su vanasını çevirdim. Kenara oturarak saçlarımı şampuanlamaya başladım. Ayakta duracak halim yoktu.

Sol bileğim sızlıyordu. Gözlerimi açamıyordum, bu yüzden onla sonra ilgilenecektim.

Durulandım ve ardından bornozuma sarılarak klozetin üstüne oturdum. Düşüncelerim daha sağlıklıydı artık. Açık kapıdan gözüken duvardaki saate baktım. 12:30u gösteriyordu. Yarın haftasonuydu, iyiydi, hoştu ama bugün okula gitmem gerekiyordu ve ben ilk günlerden fazlaca devamsızlık yapmıştım. Devamsızlığıma bir yenisi daha eklenmişti.

Bileğimin ağrısı daha da şiddetlenince, bornozu sıyırarak baktım. Bandajlanmış bir bilekle karşılaşmayı beklemiyordum. Yaralanmış mıydım? Tanrım! Dünden kalma olmak tek kelimeyle iğrenç bir şeydi.

Islanmış bandajı, yüzümü buruşturarak açtım. Ne çıkacağını ben bile bilmiyordum.

Karşılaştığım manzarayla birlikte, bir flashback yaşadım. Dün gece Christian'la bir dövmeciye gitmiştik. Yan yana koltuklara oturduğumuzu hatırlıyordum. Chris acısını belli etmemeye çalışarak, bana gülümsüyordu. Dövme yaptırmak gerçekten acılı bir olaydı. Ben onun aksine göz yaşlarımı tutamamıştım.

Benim sol bileğimde, onun ise sağ bileğinde birbirini çift olarak tamamlayan paten dövmeleri vardı artık.

Parmaklarımı tenimi kırmızı hale getiren dövmenin üzerinde dolaştırdım. Böyle bir şeye cesaret ettiğime hâlâ inanamıyordum. Böyle anlamlı bir şeyi vücuduma kazıdığıma da inanamıyordum. Christian'la arkadaşlığımız belki bir kaç gün sonra bitecekti kim bilir.

O zaman sildirirsin, kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz diyen iç sesime hak verdim. Anlamdıramadıklarımdan biri de neden böyle bir şeye kalkıştığımızdı. Neden birbirini tamamlayan bir dövme yaptırmıştık. İşte bu soru beynimde soru işaretleri halinde dönüyordu.

Klozetin üzerinden kalkarak, içeriye geçtim. İç çamaşırlarımla birlikte, gri bir eşofman altı ve siyah bir tişört giydim. Eşofmana odaklanarak, rengini korumasını sağlayacak kadar dinç değildim. Bu yüzden umursamadım.

Saç havlusundan da kurtularak, saçlarımı taradım ve ıslak bıraktım. Kahve içilirdi galiba bu durumlarda. Ağrı kesici de almayı aklıma not ettikten sonra, odamdan çıkarak merdivenleri inmeye başladım.

Büyükannem bana kızar mıydı? Son basamağı da atlattığımda kafamı çekingen bir şekilde salona soktum. Büyükannemi yeri silerken bulunca, iyice yanına yanaştım. Tiksindirici bir koku burun direklerimi sızlatıyordu bu yüzden elimi kendime siper ettim.

RENKSİZ(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin