𝑌𝑖𝑟𝑚𝑖 𝐵𝑖𝑟

88 9 85
                                    

Marinette

"Yani delirmemek elde değil Lia." Buzluğu açıp içerisinden buz küplerinin olduğu kutuyu çıkardım. İştahım olmadığı için kahve içmek için malzeme hazırlığı yapıyordum. "Haklısın ama bu işin içinde bir iş var gibi." Elindeki elmanın kabuklarını dikkatli biçimde soydu. Kestiği dilimlerden birini alıp ağzıma koyduğunda gülümsedim. "Sağ ol."

"Normalde böyle davranmaz. Her neyse, boş ver. Sabah sabah kafamızı ağrıtmaya gerek yok." Lia'nın yanına gidip sabah sabah bu kadar elmayı ne yapacağını sordum çünkü buraya geldiğimizden beri her gün sabah kırmızı, yeşil, sarı olmak üzere 3 çeşit elma yiyordu. "Bu kadar elmayı neden yiyorsun?"

"Elma; soçlara ve dişlere iyi gelir ve çobuk ayıltur." Tek kaşıma kaldırdım. Ne dediği anlaşılması güç bir dil kullanmıştı. İnsanlar ağızları dolu neden konuşurdu ki? "Elma, güzelleştirir ve çabuk ayıltır, diyorum. Kahve yerine tüketebilirsin."

Lia'nın aurası çok farklıydı. Onunla ilk başta bir akumatizeyi yendikten sonra Kara Kedi'nin gelişmiş duyularını kullanması ve içgüdülerine güvenmemizle bularak tanışmıştık. Suçüstü yakalandığındaki çocuksu yüz ifadesi unutulmazdı. "Güzellik Tavsiyelerinde Chamelon'la Bugün!" Ellerimi onu kameraya çekiyormuş gibi hareket ederek kameranın 'çıkırt' sesini çıkardım. Mutfakta kocaman kahkahalarımız yükselirken meyve tabağını eline aldı. "Ben içeri gidiyorum." Onu başımla onayladığımda kaldığım yerden işime devam ettim.  

Kahveyi şekersiz içmeye alışmaya çalışıyordum. Normalde aşırı tatlı olsun diye sütlü, yumuşak içim aroması, şeker veya tatlandırıcı gibi şeyler koyuyordum. Şu aralar şekeri tamamen azaltmaya çalışıyordum çünkü mide bulantılarım artmıştı. Üşütüyor da olabilirdim fakat bunlar öyle böyle ağrılar değildi. Kahve, su ve sütü başka bir bardakta uygun şekilde karıştırdım. Büyük bardak almak için dolabı açtığımda onun en arka tarafında bulunuyorlardı. Parmak ucuma yükselip tırnaklarım bardağa sürttü ve üzerine kupa geriye gitti. 162 santimetreydim, bir kız olarak daha ne kadar uzayabilirdim ki?

*1 yıldır 155te takılı kalan Luna'nın gözü yaşlı*

Arkamı döndüğümde Kara Kedi'yi gördüm. Kapı pervazından bana bakıyordu. "Yardım ister misin?" Kollarını önünde bağlamış biçimde şu "meşhur" sırıtışıyla gözlerini dikmişti. "İstemez."

Tabureyi çekmek için mutfak masasının yanına gittiğimde bardağı almak için dolaba yaklaşmıştı. Dolabı açtığı esnada önüne tabureyi koyup durdurdum. Zaten film gibi hayatım varken bir de klişeye mi yer verecektim?

Beni pürdikkat izler biçimde tabureye çıktım. Tanrı'm bu ne çeşit bir baskıydı ki elim ayağıma dolaşıyordu. Bardağı indirirken "İşimi görmek için sana ihtiyacım yokmuş." diyerek onu göndermek için bir laf söyledim. "Öyle olsun leydim."

Onun mutfağı terk etmesiyle arkasından bakakaldım. Normalde gitmezdi. Onu yormuş muydum?

۞

Koltuğa kendimi fırlatırcasına bıraktım. Kahvem termos bardakta olduğu için damlamamış veya dökülmemişti. Kafama dikip bir yudum aldım. Bardağı bacak arama koyup dolapta bulduğum çikolatayı açarken Kara Kedi bana göre büyük cüssesiyle yanıma otur- atladı. Öyle ki koltuk sarsılmıştı- bu çocuk bu kadar ağır mıydı?

☆𝑩𝒂𝒏𝒂 𝑮𝒆𝒓𝒊 𝑫𝒐̈𝒏 𝑳𝒆𝒚𝒅𝒊𝒎 ➪ 𝐿𝑎𝑑𝑦𝑁𝑜𝑖𝑟Where stories live. Discover now