𝐼̇𝑘𝑖

476 37 194
                                    

Genç adam gözünü dâhi kırpmamıştı. Hem nasıl kırpabilirdi ki? Düşündü. Bu eşsiz, tanımı olmayan duygu onu ne zaman ele geçirmişti? Kaç ay, kaç sene? İki yıl. Koskoca, karşılıksız kalan bir aşkın yanan ateşinin ikinci senesiydi. Etrafında onca kız vardı ama hiçbirine ilgi göstermiyor- gösteremiyordu. Çünkü kimse onun gibi değildi. Herkes gösteriş meraklısıyken o, kendisine gösterilen ilgiden bağımsız yaşıyordu. Üstelik altından bir kalbi vardı. Sevgi dolu, cesur, zeki, şüpheci, yetenekli... Adrien daha pek çok özellik sıralayabilirdi. Ve bu özelliklerini Mucize'den almasına imkân yoktu: biliyordu ki bir Mucize kullanıcısında o nesneyi taşıyabilecek kuvvetin olması gerektiğini.

Sabah parlak ışıklarla gezegene merhaba derken genç adamın gözleri kan çanağına dönmüştü. Gece sessizce yeşillerinden birer birer damlalar akmıştı. Aşkı yüzünden ilk kez ağlıyordu... En son annesinin cenazesinde ağlamıştı hüngür hüngür. Telefonuna baktığında saatin 5.37 olduğunu gördü. Biraz uyuması gerekiyordu.

Gözlerini yummadan önce "Zor olacak ama seni bir şekilde unutacağım Leydim" diye fısıldadı dudakları. Böcüğü'nü bir şekilde unutacaktı. Beyni bunu söylese de, böyle olması gerektiğine inansa da kalbi bambaşka, tam tersini haykırıyordu. Aksini uygulayıp bir gün âşkının karşılık bulacağına inanması gerektiğini söylüyordu. Düşünceler içinde yeşil gözleri kapandı.

Saatler sonra telefonun çalan alarmıyla uyandı. Gözünü ovuştururken uyuma isteği daha bir ağır basıyordu ama kalkmalıydı. Kalkmalı ve okuluna gitmeliydi. Plagg normalde çalmayan alarmın sesine uyanmıştı. Uyanır uyanmaz peynirlerine gömülmesi gerekirken Adrien'ın hâlâ yatakta olması içini huzursuz etmişti. "Adrien, neden kalkmadın? Hasta falan mısın?"

"Hiç Plagg, sadece bugün keyfim yok; hatta okula bile gidesim yok." Yastığın üzerinde oturan Plagg'e sırtını döndü. "Evlat," diyerek genç çocuğun omzuna uçtu. Minik patisini omzuna koydu. "Adrien istersen bugünü Kara Kedi olarak geçir ya da Uğur Böceği ile iletişime geç."

"Bana her şeyi de, Uğur Böceği deme!" Kollarını kendisine sardı. Plagg ağzını açacakken odanın kapısı tıklandı. İçeri asistanı Nathalie girdi. Siyah takım elbisesi ve kırmızı kazağı birbirlerine uyum sağlarken ayakkabılarının yerde bıraktığı tok ses kulakları doldurdu. Görünüşü, bakışı ile çok ağırbaşlı bir kadındı. Adrien'ı çok küçükken bulmuştu. Adrien'a ikinci bir anne olmuştu kendi annesinin yerini dolduramayacağını bile bile.

Odaya girdiğinde Adrien'ı hazır beklerken yatakta görmek alışagelmiş bir şey değildi. "Adrien," seslendi. Sonra genç adamın yatağının kenarına oturdu. Saçlarını okşarken "Bir sorun mu var canım?" diye sordu. Adrien saçlarının okşanmasını çok severdi, hele ki bunu annesinin yapması daha çok hoşuna giderdi. Bu, onun tesellisiydi.

Örtüsünü kafasına doğru çekerken "Yok bir şey Nathalie." dedi, sesi boğuk çıkmıştı. Nathalie örtünün altına gizlenen sarışını çıkartıp kendisine bakmasını sağladı. Adrien uzandığı yerde doğrulup oturdu. Nathalie kendisine bakması konusunda ısrar ederken o bakamazdı. Bakarsa gözyaşlarının, uykusuzluğunun izleri belli olacaktı. Ne hâlde olduğunu o bile bilmiyordu. "O zaman yataktan kalkmaman için bir sebepte yok genç adam." Hafifçe çatılan kaşları sadece mimikti; ciddiyet yoktu. Adrien itiraf etmeliydi ki okula gitmek istemiyordu. Nathalie ellerinden tutup onu çekiştirdi. Yeşil gözlerinde aynı ışıltı yoktu.

Aslında üstü kapalı bir şekilde derdini ona söyleyebilirdi. Adrien odasındaki banyoya yönelirken "Kalbini kim kırdı?" diye sordu Nathalie. Nereden bilmişti kalp kırıklığı olduğunu? "Yok öyle bir şey Nathalie."

☆𝑩𝒂𝒏𝒂 𝑮𝒆𝒓𝒊 𝑫𝒐̈𝒏 𝑳𝒆𝒚𝒅𝒊𝒎 ➪ 𝐿𝑎𝑑𝑦𝑁𝑜𝑖𝑟Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin