36

1.7K 151 51
                                    

Arat Emirzahoğlu;

Araz, dış kapının yanındaki aynanın önünde durmuş saçlarıyla uğraşıyordu.

"Of! Tamam yakışıklısın! Hadi!" Son kez düzeltip ceketini geçirdi üstüne. Gözlerimi devirip kapıyı açtım, kapıyı açmamla Uğur'la karşılaşmam bir oldu.

"Ebeni..." elindeki kalın ceza hukuku kitabıyla yüzümü buruşturdum.

Boşanma avukatlığı daha eğlenceli bence!

Karı koca kavgası, oh mis!

O da korkmuş olmalı ki göğüsünü tutarak içeri geçmişti bir şey demeden. Bizde onu takmayıp çıktık evden ve evden uzaklaşıp taksi çevirdik.

"İhtiyar affeder mi sence?" Dedi Araz.

"Affeder, affeder. O bize dayanamaz, gidince görürsün." İyi bakalım der gibi başını sallayıp önüne döndü.

Gidelim de alalım yaşlı kurtun gönlünü!

Kapıyı çaldık ama açan yoktu, kaç defa çaldık hiç saymadım. Artık Araz dayanamamış hem ayağıyla, hem sol eliyle hem de kapının tokmağıyla kapıya vuruyordu. Başını ise yandaki zile yaslamıştı.

Kısaca tüm tuşlara basarak bölümü geçmeye çalışıyordu...

"Mirza Bey'i mi arıyorsunuz çocuklar?!" Bahçenin kapısından gelen sesle oraya döndük, Ihtiyar'ın yaşlarında, kır saçlı, kısa boylu bir adam vardı.

"Evet amca! Nerede, biliyor musun sen?!"

"Mirza Bey gitti gençler!" Adama baka kaldık.

"Nereye gitti?!"

"Onu söylemedi, ben gidiyorum dedi."

E herhalde bize bir şey bırakmıştır değil mi?!

Bir not falan!

"Sana bir şey bıraktı mı?!" Dedim hızla.

"Hayır, evin anahtarını bile değiştirip ev sahibine verdi, öyle gitti!" Araz'la birbirimize baktık. Nereye gitmiş olabilir ki bu adam?!

Bize kırgınlığından gitmesi imkansız!

Başka bir nedeni var bu gidişinin!

"Hasan abileri arayalım!" Bahçenin kapısı yani adamın yanına koştuk çıkmak için.

"Sağ ol amca!" Başını öne eğdi, hızla koşarak araba yolunun olduğu yere koştuk.

Nereye gittin be adam?! Nereye?!

"Bizde bu adam bize kızdı diye telefonları açmıyor sanıyorduk!" Dedi Yusuf abi telefonu önündeki masaya fırlatırken. Bu hareketiyle diğer işlerinde olan polisler bir kaç saniyeliğine bize baktı.

"Tamam oğlum! Bir sakin olun! Buluruz bizim yaşlı kurtu!" Ali abi yattığı yere iyice yayılıp çayını yudumladı.

"Nah bulursun! Adam emekli bordo bereli! Hâlâ dinç, hâlâ zeki, hâlâ aklı başında!"

"Ali abim haklı Hasan abi!" Dedi Araz.

"Oğlum, biz o gitti falan diyoruz ama ya o adamın anlattıkları kolpaysa?! Ya bizim yaşlı kurtu kaçırdıysalar?!" Dedi Hasan abi bizi gaza getirmeye çalıştığı ses tonuyla.

Hepimiz ona yok ebesinin bakışı attık.

"Adamın düşmanları on iki yıl önce de kaldı, on iki yıl içinde hangi vatan haini bu ülkede hayatta kalır enayi?! Hem adam zeki diyoruz, hâlâ bir koydu mu oturtur diyoruz!" Dedi Ali abi bu sefer yükselirken.

Yusuf abi ise yere dalmış düşünüyordu.

"Yusuf abi? Sen, sen ne düşünüyorsun?" Dedim. Bana döndü.

"Konuştuğumuz ihtimalleri düşünüyorum Arat'ım, Hasan'ın dediğinin olması da yüksek, Ali'nin dedikleri de... Çözemiyorum bir türlü."

"Neden ama? Hadi kaçırılmadı, neden gitti?" Dedi Ali abi.

"İlk öncelikle bize kızdığından gitmesi imkansız, biz kaç kere bu tarz olaylar yaşadık ve birbirimizi kırdık. Ihtiyar'a koymaz bu olay, eğer kendi isteğiyle gittiyse, gidişinin bir nedeni var demektir." Dedi Araz, onayladım onu.

Haklıydı.

Eğer gittiyse gidişinin bir sebebi vardı.

O sebep ne işte?

AMMAANN BULURUZZ

AİLEMİZ TSK MENSUBU DOLU

ÇOKTA TAKAMYIN KAFAYAA

HAMSİLİ VE LEVREKLİ RÜYALARRRR

🐟🐟🐟🐟🐟🐟

𝘈𝘳𝘢𝘻 𝘐̇𝘭𝘦 𝘈𝘳𝘢𝘵 (𝘎𝘦𝘳𝘤̧𝘦𝘬 𝘈𝘪𝘭𝘦𝘮)Where stories live. Discover now