27

2.6K 204 59
                                    

Arat Emirzahoğlu;

Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım, çok uykum vardı...

Dün o bilinmeyenden gelen mesajlar aklımı karıştırmıştı ve uyuyamamıştım. Birisi eğlenmek mi istiyordu yoksa ciddi anlamda bir şeye bu kadar süre mi kalmıştı?

054*: Otuz dört saat, yedi dakika...

Telefonuma gelen mesajla baktım, kaşlarım çatıldı.

Bu adamlar ciddi miydi?!

Daha dün engelledim. Başka numaradan yazmak nedir?!

Siz: Kimsiniz?!

Siz: Bakın ciddi anlamda sinirlenmeye başlıyorum!

Siz: Yeter artık!
✅✅

Ya sabır!

Siz: Görüldü atmayı kesip ne zaman cevap vereceksiniz acaba?!
✅✅

Siz: Amacınız ne bilmiyorum ama Allah belanızı versin yani!
✅✅

054* engellediniz. Engeli kaldırmak için dokunun.

Hızla yataktan kalkıp hâlâ uyuyan Araz'a döndüm ve yanına adımladım.

"Araz! Uyan!" Omuzunu dürtükledim sertçe. Gözlerini açtı yavaş yavaş.

"Al omuzumu senin olsun kardeşim!" Gözlerini ovalayıp doğruldu yerinde. Bugün kontrolü vardı. Hemen kahvaltı yapıp çıkmamız gerekiyordu.

"Kalk! Kahvaltı yapıp çıkmamız gerekiyor!" Kaşları düz bir hal aldı.

"Arat? İyi misin sen?"

"İyiyim kalk hadi!" Başka bir şey demeyip kalktı yataktan.

"Şşt! Arat, uzat lan şu tuzu!" Yalın'ın dediğiyle tuzu elime alıp yan yan baktım ona. Sertçe önüne koydum.

"Uzatır mısın(!)" Dedim peşinden. Herkes hızla bana döndü.

"Sen neye sinirlendin?" Dedi Araz.

"Hiç bir şeye sinirlenmedim!" Tek kaşı havalandı.

"Belli." Deyip geri önüne döndü.

"Sen harbiden iyi misin?" Dedi Onur. Ona çevirdim bakışlarımı, bunun da daha yeni yeni aklına geliyorduk işte!

"Daha yeni mi aklına geldi iyi olup, olmamam?!" Dememle sustu. Onur'a laf etmem Araz'ın hoşuna gitmiş olmalı ki güldü kısıkça.

"Bir sorun mu var anneciğim?"

"Yok!" Arkasına yaslanmış Araz'a döndüm.

"Yedin mi?!" Bir anda ona dönüp çıkışmamla istemsizce irkildi ve başını salladı. Hızla kalktım sandalyeden.

"Kalk!" Sandalyeden kalkıp koltuğa attığı ceketini giydi. Hastaneye gideceğimizi anlayan annem ayağa kalktı ve bize kapıya kadar eşlik etti.

"Dikkat edin anneciğim." Evden çıkınca kapıyı kapattı. Geçen taksiyi durdurunca bindik.

"İyisin Araz, iyi. Morluklarım sararmaya durmuş, şurada bir ya da bir buçuk aya geçer onlar. Burun kemiğinde iyileşme yolunda. İçin rahat olsun, hayallerinden vaz geçmek zorunda değilsin." Gülümsedi rahatça.

"Bir daha uzan da yeni sargı bezleri saralım."

055*: Otuz bir saat, yirmi iki dakika...

Baka kaldım telefona.

Bu eğlence işi değildi...

Bunlar ciddiydi...

Ama neye bu kadar vakit kalmıştı?

Siz: Neye bu kadar vakit kaldı?

Siz: Bari onu söyleyin.

055*: Dizi ve filmler için boşuna fragman yapmazlar Arat. Bu da bir nevi fragman, yani boşuna değil.

Siz: Ama o fragmanlar zaten dizi de neyin ne olacağını gösterir.

055*: Madem öyle... Bu fragman bir ayrılık ama sonsuza kadar süren bir ayrılık.

Sertçe yutkundum. Elim hemen klavyeye gitti.

Siz: Ölüm... Yani benim ölümüm?

055*: Çok zekisin Arat. Aynen öyle.

055*: Ölümüne artık otuz bir saat, yirmi dakika kaldı...

055*: Bu arada engellemezsen sevinirim, iki gündür uğraşıyorum.

Ne yani?

Ben şimdi otuz bir saat yirmi dakika sonra ölecek miydim?

Buna inanmam tam bir aptallık olur!

HALOOOOOOO

YAKALAYINNN

SAHURDA YORUMLARDA GÖRÜŞÜRÜZ

HAMSİLİ RÜYALARR

🐟🐟🐟🐟🐟🐟🐟

𝘈𝘳𝘢𝘻 𝘐̇𝘭𝘦 𝘈𝘳𝘢𝘵 (𝘎𝘦𝘳𝘤̧𝘦𝘬 𝘈𝘪𝘭𝘦𝘮)  ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin