20. Bölüm; 'Yanılgılar'

202 26 114
                                    


İyi okumalar dilerim aşkolar 💕

❄️

"Hata yapıyoruz, Saffar. Büyük bir hata yapıyoruz ama yol yakınken geri dönebiliriz. İnat etme, gel hatamızdan geri dönelim."

Beni dinlemiş miydi? Hayır. Dinlemiyordu, Saffar'ın bütün algıları kapanmıştı. Tek algısı açıktı o da öfke... Yanımdan sıyrılarak geçip dar bir koridora saptığında arkasından çaresizce bakmak dışında bir şey yapamamıştım. Ne yapabilirdim ki? Adam resmen ikimizide uçurumdan aşağıya atıyordu. Hemde bunu kasten, bilerek ve isteyerek yapıyordu.

"Aptal herif! Mahvedecek ikimizide..."

Titreyen ellerimi yanaklarıma bastırarak önümdeki beyaz koltuklara doğru yürüdüm. Tekli koltuğa oturduğum anda yorulduğumu fark etmiştim.

Yorgunluktan ölüyordum.

Bacaklarım yürümekten sızım sızım sızlıyorlardı. Nasıl sızlamasınlar ki? Saffar dün akşamdan beri beni her yere sürüklemişti. Hastaneye, nikah dairesine sonra tekrar hastaneye... Bir ara kuaföre ve kıyafet mağazasına... Yemin edebilirim, sekiz saattir kuaför dışında oturduğum tek yer burasıydı. Son sekiz saattir hayatımın en sarsıcı şoklarını yaşamış, tüm şoklar karşısında geri zekalı gibi susup Saffar ne derse onu yapmıştım.

Benimle emrivaki konuşmalar dışında muhattap dahi olmayan Saffar, sabahın köründe sağlık raporu almak için beni hastaneye sürüklemiş, sağlık raporunu alır almazda nikah dairesine gidip oradaki birkaç işlemi -araya koyduğu- iki adamla birlikte halletmişti. Nasıl yapmıştı bilmiyorum ama öğleden sonra bize nikah tarihi almıştı ve buna bağlı olarakta beni kuaföre bırakmıştı.

Konuşmama dahi izin vermeyen Saffar, önceden tanıdığını düşündüğüm kadın kuaförün bana kırık bir fön çekmesine ve suratıma hafif bir makyaj yapmasına müsade ettikten sonra beni kıyafet mağazasına sokmuş, mağazada gördüğü ilk beyaz elbiseyi bana giydirerek oradan da beni çıkarmıştı.

Üzerimde kumaşı kalın, V yakalı, beyaz, hoş bir elbise vardı. Kesimi dardı, uzun kolları bu darlıktan nasibini almıştı. Kesinlikle benim tarzım olan bir elbise değildi, Saffar bana bunu zorla giydirmişti. Sanırım benim gelinliğim, bu beyaz elbise olacaktı. Bende algımı kaybettiğimden ötürü üzerimdeki elbisenin gelinliğim olacağını yeni yeri idrak ediyordum. Hatta yeni idrak ettiğim bir şey daha vardı. Nikah salonunun bekleme alanında oturuyor olmam...

Birazdan nikahım kıyılacaktı.

Evlenecektim.

Saffar Poyraz ile evlenecektim.

Ben evleniyordum. Evleniyordum ve yanımda kimse yoktu. Aileyi geçtim, arkadaşlarım bile yoktu. Kimse yoktu. Yapayalnızdım. İnsan böyle bir günde yapayalnız olur muydu?

"Allah'ım sen aklımı koru." dedim tir tir titrerken. "Ne yapıyor bu herif? İkimizide yakacak. İkimizide mahvedecek!"

Evlenecektik. On dakika sonra nikahımız olacaktı ve ben hâlâ dün yaşananlarda takılı kalmıştım.

Ben ne yapmıştım? Saffar'a gerçeği söyleyerek neyi amaçlamıştım? Bu gerçek onu delirtmişti, saatler önce beni tutkulu bir şekilde öpen adam, gerçeği duyduktan sonra benimle göz teması bile kurmamış; beni kendiyle evlenmeye mahkum bırakmıştı. Sekiz saat boyunca ona yalvardığımı belli belirsiz bir şekilde hatırlıyorum. Arabada, hastanede, kuaförde, nikah dairesinde... Bu evliliğin olmaması için yalvarmıştım ama beni bir saniye bile dinlememişti. Herif kendini dış dünyaya kitlemişti. Ne yapmaya çalıştığını, benimle evlenerek ne elde edeceğini dahi söylememiş, sadece beni bu karara ortak etmişti.

MaziWhere stories live. Discover now