10. Bölüm; 'Kısasa Kısas'

180 28 53
                                    


Selam selam! Yüz yıl sonra yeni bölüm geldi.

Umarım beğenirsiniz ❤️

İyi okumalar dilerim bebişler.

❄️

"Sen yine çok içtin, Mayıs."

Önüme koyduğu köpüklü birayı alıcı gözüyle süzdükten sonra kafamı kaldırarak genç barmene baktım. Aylardır uğradığım bir yer olduğu için adımı bilmesi tuhafıma kaçmazken bardağı kendime çekerek "Sana ne, Ahmet?" diye çemkirdim. "Param var ki içiyorum."

"Adım Osman."

"Bana ne, Ali?"

"Adım Osman, Mayıs."

"Bana ne, Veli?"

"Adım Osman." dedi bıkkınca. "Bilerek mi yapıyorsun?"

"Def ol, Şenol." diyerek gözlerimi sahte bir öfkeyle kıstım ve onun genç suratını süzdüm. "Def ol..."

Sarhoşluğumla uğraşmak istemediğini belli edercesine cıkladı ve tekli masanın önünden dolanarak tezgahına yürüdü. Onu umursamadan önüme döndüm. İçinde bulunduğum bar kalabalık değildi ama hatrı sayılır bir kitlesi vardı. Tekli masalarda takılan arkadaş gruplarının çıkardıkları gürültüyü sessizce dinleyip bilmem kaçıncı biramdan bir yudum aldım.

Bu akşam ekstradan efkarlıydım.

Dedem ile aramıza büyük, çirkin bir yunan kedisi girmişti -kedinin isminin Talya olduğunu söylememe bile gerek yoktu- ve bu da yetmezmiş gibi İnanç akıl hastanesinde kalmıştı. Onca iyiliğine rağmen o çocuğu oradan kurtaramamak bana çok koyuyordu; yani alkollü olmak için harika bir gündü.

Tabii bir de babam olacak şahsiyet ölüm döşeğindeydi.

Ölüm döşeğinde olması değil, onu o döşeğe benim göndermem gerçeği üzücü geliyordu bana.

Lanet olsun ki.

"Nerede hata yapıyorum? Anlamıyorum ki." dedim biramı yudumlarken. "Her seferinde elimdeki her şeyi kaybediyorum ya. Ulan! Nasıl bir kader var bende?" Önüme gelen kabarık dalgalı saç tutamını geriye attım. "Bir zenginliğim vardı o da dedem yüzünden artık yok. Kesin bütün mirasını verdiği gibi aldı benden... Başladığım yere geri döndüm yani. Fakir, çulsuz Mayıs is back."

Ofladım. "Ne yapacağım ben ya? Bir şekilde hem para bulmam hemde İnanç'ı oradan kurtarmam lazım. Ama nasıl?"

Alkolle boğuşan beynimi çalıştırmaya çalıştım. Pek başarılı olmadığımı fark ettiğimde önümdeki bardağı dudaklarıma yaslayıp birayı birkaç yudumda mideme gönderdim. Acı, yakıcı sıvının boğazımda bıraktığı etkiyi yok sayarak bardağı gürültülüce masaya bıraktığımda ortamdaki birkaç kızın şaşkın bakışları bana doğru dönmüştü.

"Ne bakıyorsunuz be? Hayatınızda hiç bira içen taş görmediniz mi?"

Önlerine döndüler. Onları umursamadan tezgahın ardında duran barmene "Ahmet, bi bira daha yollar mısın koçum?" diye seslendim.

"Adım Osman, Mayıs!" dedi ve yanıma gelerek boş bardağı aldı. "Osman. Ezberlemek çok da zor değil."

"Teşekkürler, Alper." deyip iğneleyici bir şekilde sırıttığımda ağzının içinde bir şeyler söyleyerek yanımdan uzaklaştı. O uzaklaşır uzaklaşmaz ani gelen farkındalıkla "Benim paraya ihtiyacım var ya." dedim kendi kendime. "Bir yerlerden acil para bulmam lazım. Eğer para bulursam, o akıl hastanesine rahatlıkla erişebilir ve belki İnanç'ı oradan kurtarabilirim."

MaziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin