1.Bölüm: 'Vasat'

432 40 95
                                    


Yeni bir kurguyla karşınızdayım.

Mizah ve gizem ağırlıklı bir kurgu olacak.

Umarım seversiniz, iyi okumalar dilerim.

♠️

Apartmanın dik merdivenlerini sarsak adımlarla tırmanırken aklım birazdan yaşanacak olan kaostaydı. Hiç bilmediğim bir club'da, tanımadığım insanlarla saatlerce eğlenmiş, beynimin içinde tek bir ayık hücre kalmayıncaya kadar da shot atmıştım ve şimdi eve geçiyordum. Neyi hatırlayarak eve geçiyordum?

Bugün ablamı istemeye geleceklerini son saniyede hatırlayarak alkollü bir şekilde eve geçiyordum. Görücüler evde miydi? Hiçbir fikrim yoktu ama evde görücülerden daha cazgır biri vardı ki... Birazdan benim bu halimi görünce kaos çıkartacak, üçüncü dünya savaşını tüm dünya liderlerinden önce başlatacak ve münasip yerlerime füze fırlatmaya çalışacaktı.

Kendisinin ismi neydi hatırlamıyorum ama yirmi yıldır ona baba diyordum. Gerçek ismide sanırım babaydı.

"Mayıs hanım yardımcı olmamı ister misiniz?" Arkamdan gelen boğuk sesle birlikte apartmanın kapısına omuz atmaktan vazgeçerek gözlerimi boğuk sesin sahibine çevirdim. Bulunduğumuz sitenin güvenlik görevlisi olduğunu bildiğim kırk küsür yaşındaki Abuzer abinin korkulu ifadesini inceleyerek "Ne yardımcı olması Abuzer abi?" diye sordum alkolik bir sesle. "Ben hallediyorum ya."

Önüme dönüp açmaya çalıştığım demir kapıyı zorladığımda bu zorlayışım yaklaşık üç saniye sürmüştü çünkü eğdiğim kafamı kapının cam işlemesine çarpmıştım. Acıyla inleyerek yere çöktüğümde "İzin verin sizi eve ben taşıyayım." dedi Abuzer abi endişeyle. "Sakatlanmanızı istemeyiz, değil mi?"

"Saçmalama, ben sakatlanmam. Sakatlarım." Kapının tokmağını tutarak tekrardan ayağı kalkmaya çalıştığımda bu seferde çenemi çarpmıştım. "Ah, came on! Havalı bir cümle söyledikten sonra böyle olmaması gerekiyordu." Acıyla dişlerimi sıktım. "Abuzer abi, give me a hand! Çabuk!"

"Ne?"

"El at bana diyorum."

"Ha..." Kolumdan tutup beni ayağı kaldırdığında ilk başta dengemi sağlamaya çalışsamda sonra bu çalışmanın boşa gideceğini anlayarak bana yardımcı olmasına izin verdim. Koluma girip lanet olası demir kapıyı kendi anahtarıyla açtı ve apartmanın geniş asansörüne bizi bindirdi. "Haddim değil ama bu şekilde ilerleyerek sağlığınıza yazık ediyorsunuz, Mayıs hanım. Gencecik yaşınızd..."

"Bu dokunmatik mi?" diye kestim sözünü. Asansörlerin tuşlarının hepsine basacaktım ki Abuzer abi bileğimi nazikçe tutarak "Mayıs hanım," dedi rica eder bir tonda. "Lütfen."

Konu değiştirme çabam işe yaramıştı. Her zamanki gibi...

"Çok gerginim be Abuzer abi," Asansörün ışıklı ekranına yarı açık gözlerle odaklandım. Bileğimi bırakmıştı. "Babam birazdan feriştah kavramımı dünyadan silecek."

"Kemal beyin size kızmakta haksız olduğunu düşünmüyorum."

"Aa," Halasının ölüm haberini bir ay sonra muhabirlerden öğrenen Bülent Ersoy'un sahte şokuyla onun gergin suratına bir bakış attım. "Babamın adı Kemal'miymiş?"

Cevap vermedi. Açılan asansör kapılarının ardından beni geniş koridora çıkardığında aramızdaki muhabbetin sonlanması beni üzmüştü. Bu muhitteki tek arkadaşım olan Abuzer abi bizim evin kapısının önünde durup zile bastığında gözlerim paspasın üstündeki ayakkabılara kaydı. Yeni oldukları her halinden belli olan ayakkabıların birini elime alarak "Bu ne kadar?" diye sordum yayvanca. "Satın almak istiyorum."

MaziWhere stories live. Discover now