"Gorbug, bug kardeşlerin ortancası. Suç komutan Uriel'i tecavüz edip ardından işkenceyle öldürmek, cezası ölüm."

Gorbug'un gözleri mor renge döndü. "Neden bahsediyorsun!!"

Rhaegal yaklaştı. "Bu suçu daha işlemedin ama ilerde yapacaksın, o zamanlar seni öldüremedim ama şimdi artık elimdesin."

Gorbug bağırmaya çalıştı ama zehir çoktan dilini parçalayıp yok etmişti. Yere düştü tüm vücudu yerle bir olup parçalanmaya başladı.

"Komutan Uriel intikamını aldım."

Gorbug toz olup yok olunca Rhaegal hızlıca odasına gitti. Greed'i çok fazla kullandığı için manası tükenmişti, hemen kendini yatağa attı ve gözlerini kapattı.

Sabah saat altıda uyanıp sarayın dışına çıktı. Elrond hala uykusundaydı, Rhaegal gelmeyeceğini anlayınca sarayın etrafında koşmaya başladı. Bir kaç tur attığında sarayın avlusunda hareketlilik olduğunu fark etti.

Bir kaç asker telaşlı bir şekilde etrafı araştırıyordu. Rhaegal yaklaştı ve askerlere baktı.

"Bir sorun mu var?" Diye sordu.

Askerlerden biri döndü.

"Etrafta dolanan hiç üçüz asker gördünüz mü?" Dedi.

Rhaegal düşündü. "Ah sarayın arka tarafında yerde bir matara buldum ama içki kokusu geldiği için uzaklaştım. Ayyaş birinin olduğunu düşündüm ve gelip alacağını düşünüp olduğu yerde bıraktım."

Askerin gözü açıldı. "Bu gezin Olbug'un." Dedi ve hepsi birlikte koşmaya başladı.

Rhaegal arkalarından bakıp gülümsedi. "Gidip aramaya devam edin belki bulursunuz."

"Onları öldürmekten çok zevk aldın ve intikamını aldın." Dedi Tessarion.

"Onları kesinlikle öldürecektim ve istediğimi elde ettim. Şimdi sıra diğerlerinde, burada olduğum sürece hepsini yok edeceğim."

Rhaegal geçmişte savaştığı güçlü elf komutanlarını gözüne kestirmişti ve hepsini çok iyi hatırlıyordu. Böylelikle savaş başlamadan  en önemli komutanları ortadan kaldırmaya başlamıştı.

Rhaegal ormana doğru koşmaya başladı, siyah saçları her koştuğunda dalgalanıyordu. Yüzündeki boş ifadeyle sanki bir şey düşünmüyormuş gibi görünüyordu ama aslında sonraki planını yapmaya başlamıştı.

Ormana girdikten sonra Tessarion gölgeden çıktı ve gökyüzüne doğru havalandı. Rhaegal derin bir nefes aldı ve rüzgarı kullanıp hızlandı. Ormanın derinliklerine doğru gitmeye devam etti.

Ormanın derinliklerine doğru gittiğinde iyice etraftaki mana yoğunluğu artmaya başlamıştı. Böyle büyük manaların olduğu yerde büyük ve güçlü canavarlar her zaman vardı.

Rhaegal bir kaç adım daha attı ve olduğu yerde durdu. Büyük ve güzel mavi bir gölet vardı. Golün içinden kabarcıklar çıkmaya başladı, Rhaegal Greed'i harekete geçirdi.

"Dün beni çok yormuştun, şimdi seni daha az kullanmaya çalışacağım."

Suyun içinden çıkan devasa orman anakondası. Yeşil rengi ve turuncu güçleriyle A seviyeli bir mana canavarıydı.

Dilini dışarı çıkardı ve devasa dişlerini gösterip Rhaegal'e doğru tısladı. Ardından Rhaegal'e doğru hızlıca kendi attı, Rhaegal kendini biraz eğdi ve zıplayıp rüzgarı kullanıp havada yön değiştirdi.

Anakondanın saldırısından kurtuldu ve Greed'le kafasını kesip öldürdü. Normalde böyle bir canavarı yok etmek onun için zaman alırdı ama tabi eski Rhaegal olsaydı.

Rhaegal yavaşça yere indi, anakondanın başı yere düşerken bedeni yeniden suyun içine çekildi ve gitti.

Rhaegal rüzgarı kullanıp hızını arttırmaya devam etti.
Tessarion çoktan ondan çok uzağa gitmişti, Rhaegal ona güveniyordu bu yüzden onun hakkında endişelenmesine gerek yoktu.

Ormanın derinlerinden ses geldi, ağaçların kırılma sesleri etrafa yayılıyordu. Rhaegal ağaçlardan birinin üzerine çıktı. Ağaçlar kırılmaya devam ediyordu ve her ne geliyorsa Rhaegal'e doğru geliyordu.

Rhaegal gülümsedi ve Greed'i ortaya çıkardı. Uğursuz enerjisini etrafa saldı, Rhaegal öldürme niyetini gösterdi.

Mana canavarı durdu ve  öldürme niyetinin geldiği yöne doğru baktı. Kırmızı gözleri öfkelendi ve hızlıca koşmaya başladı. Rhaegal dizlerini kırdı ve hızlıca canavara doğru zıpladı.

Mana canavarı ortaya çıktığında devasa bir trolldü. Rhaegal direkt saldırıya geçti, Troll'un elinde büyük ağaçtan bir sopa vardı ve Rhaegal'e doğru salladı.

Rhaegal baltayı kılıcıyla kesti ama o anda Troll bir yumruk vurup Rhaegal'ı yere yapıştırdı. Rhaegal hemen ayağı kalktı ve ağzındaki kanı temizledi.

Ardından etrafına rüzgarı topladı, rüzgarı gitgide büyüttü. Rüzgarı büyüdükçe şiddetli bir hal almaya başladı, ağaçlar yerinden çıkacak gibi oldu ama hala bunu yapmakta zorlanıyordu. Troll hiçbir şeye aldırmadan bağırıp saldırdı.

Rhaegal ikinci yeteneğini kullanıp kılıcının zehrini aktif etti. Rüzgarı başından beri güçlü gösterdi, böylelikle Troll'un yaklaşmasına izin vermeyecekti ama troll içgüdüsel olarak saldırıya geçti, rüzgarı kırıp içinden geçti.

Rhaegal kılıcını sağ ayağına saplayıp çıkardı, troll acı içinde bağırırken ayaklarının altına rüzgar toplayıp tam boğazına doğru kılıcı gecirdi ve troll anında yere yapıştı.

Greed hemen kapandı, Rhaegal zehir yeteneğini kullandığında çok fazla mana harcıyordu.

Rhaegal'ın manası tükenmek üzereydi, bu yüzden hemen olduğu yere oturdu.

"Çok güçlü bir saldırı ama çok mana harcıyor..." diye düşündü.

Rhaegal elindeki bu güçlü kılıcın nereden geldiğini merak ediyordu. Bu kadar güçlü bir kılıç varsa elbette ona benzer silahlarda vardı. Rhaegal'ın en çok kafasını kurcalayan şey buydu.

Ayağı kalktı ve yürümeye başladı. Ormanda yürümeye devam etti, önüne geçen tüm canavarları kesip yok etti. Kılıcını kullanıp daha çok ustalaşmaya başladı.

Çoktan hava kararmaya başlamıştı, Tessarion gökyüzünden aşağıya indi. Rhaegal altın ejderhasına bindi ve saraya doğru uçmaya devam etti.

"Peki bugün nasıl geçti?" Dedi Tessarion.

"Güzeldi, kılıçtan öğrendiğim kadarıyla zehir gücü ve yenilenme gücü çok fazla mana harcıyor. Gizlenme yeteneği ona göre daha az ama yine de harcama yapıyor..."

"Yine de manam arttıkça artık daha az miktarda harcayacağım, bu da demek oluyor ki ilerde her zaman aktif tutabilirim."

Ejder Soyu ( Yeniden Yapım ) Where stories live. Discover now