29. Mutluluk Göreceli

568 91 4
                                    





2.Ekim - Pazartesi



Ortalık karmaşıktı. Tamda acilde nöbete kaldığım günle iş başı yaptığım gün. Kendimi iyi hissediyordum, bu yüzden raporu hiç uzatmadan işime döndüm. Çok kötü olmam deyip bir hafta aldığım rapor biter bitmez işe başladım. Aynı gün normal nöbetime geçtim. Arda'yı başka hemşireye vermişler, ben Seyfettin'le aynı nöbete yazmışlardı.

Çarşıda kavga çıkmış. Ağzı burnu kırık mı ararsın, aşırı alkolden bas bağıran mı, yoksa binbir türlü triplere giren genç bir kız mı? Kız kavgasıydı, olabilir. Hastaneye gelen de bir sakin olsa hiçbir sorum yoktu.

Pansuman yapıyordum hâlâ sinirden küplere binen bir gence.

"Sakın ani hareket yapma" dedi Darhan abi çocuğa. Olay yerinden gelmişti ve benim başımda bekliyordu. Bir yandan beni kollama derdindeydi.

"AAAH. BIRAK" diyordu iki yatak ötede ki kavgayı çıkaran çocuk. Onunla travma doktoru ve Seyfettin ilgileniyordu. İşlerini kolaylaştırdığı söylenemezdi.

Darhan abi çalan telefonu açtı. Bir haftadır işten güçten gelemeyen sevgilimdi arayan.

"Efendim... Yanındayım... Olay çıkmış evet... Murat, iş başındayım oğlum... Arayacağım ben seni."

Biz telefonla konuşuyorduk sürekli. Çok yoğundu şu sıra. Yemin töreni hazırlığı vardı usta birliğine gidecek askerlerin. Bana böyle diyordu, başka şeyler olduğunu hissediyordum ya da iyice paranoyak oldum.

Pansumanı biten çocuğu asker alıp giderken diğer tarafa geçtim. Diğer pansumana başladım hızla. Bir haftada çalışmayı özlemişim yahu. Başımda bir tehdit de yok ya, nasıl seviyorum işimi hep olduğu gibi.

"İpek, atel" dedi Seyfettin.

"Geldim."

Pansumanı bitirip diğer tarafa geçtim. Bir atel alıp en son yatağa gittim. Bir gencin de parmağı kırılmıştı. Bunun için yarın ortopediye çıkması lazımdı. Tabi sorguları biter de evlerine dönebilirlerse.

Doktor ve Seyfettin hâlâ o çocukla uğraşıyordu. Belli ki kırığı var ama bağırıp duruyor, müdahaleyi engelliyordu. Darhan abi biraz daha böyle bağırırsa çocuğu dövecekti. Dişini sıkıyordu çünkü.

Ateli taktım. Onu da asker aldığında bir tek şu bağırıp duran kaldı.

"İSTEMİYORUM YA. BIRAK."

"Lan bana bak" dedi Darhan abi. Hemen önüne geçerek abimi tuttum. Çok fazla şahit var abiciğim, tamam sende işimiz kolaylaşsın istiyorsun da bende başının yanmasını istemem.

"Kes sesini, bağırma. Doktor işini yapsın. Ne yaparsan yap buradan karakola gideceğiz, başka yolu yok."

Çocuk yüzbaşı kıyafeti içinde ki bu sert askerden korktu. Bizde korkuyoruz ondan, doğru yapıyorsun.

Çok kalabalıktı koridor. Kavga edenler, onların yakınları, polisler, jandarmalar. Ortalık mahşer yeri gibi. Tedavi bitince alan götürmeye başladı da herkes çıkıp gitti.

"Sen iyi misin abim?"

"İyiyim abiciğim merak etme."

"Ortalığı toplayayım, uğrarım yine."

"Uğrama canım, evine git sen. Bir şey olursa haberin olur zaten."

"Sen yine de saat başı mesaj at bana."

"Atarım. Kolay gelsin."

"Sana da."

Yunus abime de el salladım. O artık buradaydı. Darhan abimin yanında, benim evimdeydi. Hiç yalnız değildim. Ev bakacağım deyince artık ne bahane uyduracağımı şaşırdım. Benimle kalması çok güzeldi.

YÜREĞİNE MESKEN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin