31. Savaşın İçinde

714 112 22
                                    







4.Ocak - Perşembe

Havalar soğuk, kar örttü dağların üstünü. İpek gideli iki ay oldu. Kırk çıkarma mevlitinden sonra Artvin'e gitmedi bir daha. Zaten yoğun çalışıyordu, İpek olmasa öyle sık sık gidip gelmezdi. Ailesi gelirdi onu görmeye, böylesi daha güzel oluyordu. Evin temizliğini yapıyordu ablası, eh eksikleri için de alışverişe çıkıyordu onunla. Çünkü ablası hadi demese alışveriş de yapmıyordu.

Evdeydi. Kahvesini yapmış spor kanalı izliyordu. Telefonu çalınca sehpanın üstünden aldı. Ekranda Duygu yazıyordu. Elbette numarası vardı nişanlı oldukları zamandan.

"Efendim" dediğinde kaşları çatılmıştı.

"Murat, kusura bakma rahatsız ediyorum."

"Önemli değil."

"Ben Erzurum'dayım, iş için geldim ama bir gece daha kalmam gerekti. Burayı da bilmiyorum, taksideyim şu an. Nereye gideceğimi bilmiyorum, kaldım böyle. Bana yardım eder misin?"

"Ederim. Taksiciye ver telefonu."

Duygu telefonu taksiciye verdi.

"Buyurun."

"Murat üsteğmen ben."

"Buyurun üsteğmenim."

"Hanımefendiyi... " deyip kendi adresini verdi.

"Tamam."

"Kaç dakikada gelirsin?"

"Yakınım, beş dakikaya oradayım."

Telefonu kapattıktan sonra kahvesinden bir yudum alarak ayağa kalktı. Kapıya gidip montunu aldıktan sonra evden çıktı. Merdivenleri inip apartmanın önüne çıktı.

Biraz sonra taksi durdu önünde. Açılan yolcu camında adama para uzattı. Duygu indi arabadan.

"Çok özür dilerim."

"Yürü" dedi önden giderken.

"Kız arkadaşımla geldik. Döneriz sandık ama yarına kaldı." Apartmana girmiş merdivenleri çıkıyorlardı. "O bir arkadaşında kalacakmış, erkek. Bana sende gel dedi" deyince Murat kafasını çevirip Duygu'ya baktı kaş çatarak. "Yok dedim ben bilmediğim yerde kalmam. Bana otel adı söyledi, taksiye bindirdi gitti. Ben Artvin'den uzakta kalmadım, evden başka bir yerde bile kalmadım."

Evin kapısına gelip kapıyı açtı.

"Seni aradım bende, aklıma başka bir şey gelmedi çünkü." Murat kapıya yaslandı, eve girmemişlerdi. "Rahatsız etmedim değil mi? Çok kötü hissederim gerçekten. Korktum da biraz. Acıktım da."

"Birazcık sussan da bende sana burda kalabilirsin desem. Rahatsız olurum dersen, gider karakolda kalırım."

"Ha yok, senden rahatsız olmam. Yalnız kalamam Murat, korkarım."

"Tamam o zaman, gir."

"Ecel terleri döktüm ya." Eve girmeyi başarmıştı neyse ki. Murat peşinde girip kapıyı kapattı. "Bebeğimi küvöze koydular, buraya sevk ettiler. Anne doğumda çok zorlandı, onun için geldik. Eşi düşmedi falan. Kadının yarı canı çıkıp neredeyse."

Montunu çıkarıp portmantoya astı. Murat montunu çıkarıp astıktan sonra koltuğa gitti.

"Bebeğin durumu yarın belli olacak."

YÜREĞİNE MESKEN Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu