otuz bir

8.7K 687 266
                                    

3. çizgiden sonra şarkıyla okumanızı tavsiye ederim, yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar ❤️

————

Takım elbisemi dolabıma asmış ona uygun bir göz makyajı tasarlarken odamın dışından gelen çığlık seslerini dinlemeden hayatımı romantize etmeye çalışıyordum. Halbuki uygun far renklerini bulamazsam asıl çığlık benim odamdan kopacaktı.

Elimi saçlarıma daldırıp bana yardımcı olması için kaydettiğim fotoğrafları Selim'e attım. O en kısa zamanda bana dönüp doğrusunu gösterecekti.

Aslında beni delirten far paletindeki renkleri bulamamam değildi. Beni asıl delirten Yusuf'tu. Onunla olmaya karar vermeden önce de onun ailesine olan tavırlarına ve bazı sözlerine bakarak kıskanç olduğunu tahmin ediyordum ama bu derece olacağını da tahmin etmemiştim.

Gerginlik arabada başlamıştı aslında. Dün eve gelirken Baran arabadan inmiş beni biraz daha uzak bir noktada beklemişti eve yürümeden önce. O gidince de asla benim için bir önemi olmayan bir tartışmaya girmiştik. Sebebi ise yolda gelirken Selim'in aramasıydı. Sırf gelene kadar Selim'le konuştum diye saçma sapan bir tartışma yaşamıştık. Ben de kıskanç birisiydim ama bu derece olmadığımı biliyordum.

Benimle birlikte olmadan önce de Selim'den haberi vardı ve hayatıma daha birkaç gün önce girmiş birisi için arkadaşımı silecek değildim. Bu sadece Yusuf için değildi, aynı şekilde Baran bile bu şekilde hayatıma müdahale etmeye kalksa çok sinirlenirdim keza abim de beni bu konuda delirtiyordu ve sonuçta hiçbirinin istediği olmuyordu.

Tartışmanın sonunda çok sinirlendiğim için ağzımdan kötü bir söz çıkmasın diye "Beni böyle kabullenirsen kabullenirsin yoksa beni ilgilendirmiyor kimi neden neyden kıskandığın." demiştim. Eğer gerçekten Selim bana yürüyen birisi olsa veya gerçekten ona ayıp olacak bir şey yapıyor olsam ben zaten o söylemeden kendime çekidüzen verirdim. En basit ama bir o kadar da uç örnek olarak Yusuf'u gerçekten sevmiyor oluşuma rağmen Baran'la aramızda geçenleri bilmediğinden ne zaman üçümüz aynı ortama denk gelsek kendimi kötü hissediyordum Yusuf'a karşı. Ki kötü hissetmemi gerektirecek bir şey yoktu ancak genelde insanlar üzülmesin diye çabalayan bir yapım olduğundan ve gereksiz empati kurduğumdan onu düşünmeden yapamıyordum.

Yusuf çok kıskanç olabilirdi, bu kontrol edemediği bir şey de olabilirdi ancak madem kontrolü dışındaydı o zaman ona göre birisini bulması gerekirdi. Sonuçta Yusuf beni yanımdakilerle de görmüştü kıyafetlerimle de sosyal medya hesabımla da. Beni değiştirmeye çalışamazdı. Bir kere sırf suçlu hissettiğimden tolerans göstermiş olmam hep göstereceğim anlamına gelmezdi.

Tartışma bittikten sonra Baran'la eve doğru yürümüştük. Gece geç saatlere geldiğinden artık kınadan eser kalmamıştı. Sadece yatılı misafirler kalmıştı evde. Sorulan soruların hiçbirine cevap vermeden kendimi yatağıma atmıştım. Yusuf daha sonrasında beni çok kez arayıp çok kez de özür dolu mesajlar atmıştı ancak kötü bir huyum vardı; öfkem tazeyken hiçbir özrü kabul edemiyordum.

Tekrardan telefonum çaldığında eğer bu sefer de açmazsam kapıya gelme ihtimalini düşünerek açmak zorunda kaldım.

"Efendim?" dedim derin bir nefes vererek.

"Kurbanın olayım sonunda ya. Yemin ederim anahtar elimdeydi geliyordum kapına." dedi rahatlamış bir sesle.

Bir şey demedim. Sinirli gibiydim hala.

"Karaca yemin ederim özür dilerim. Ama ben de böyle bir insanım işte. Sana güvenmediğimden değil ama çevrende sana asılacak birinin olma ihtimali bile beni sinirlendiriyor."

Nazende (bxb)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum