yirmi iki

8.2K 757 108
                                    

bu kitap bir şarkı olsa Göksel-Sen Orada Yoksun olurdu.

————

Üzerimdeki şalın tülü boynumu huylandırırken elimdeki karton çay bardağını avucumda yuvarlayıp burnumu çektim. Rüzgar biraz yukarıda olduğumuzdan sert esiyor, hafif bir üşüme hissi bırakıyordu ancak hâlâ içim yanıyorken rüzgarın üstümde pek bir tesiri olmuyordu.

"Daha iyi misin?"

Esra yenge yüzüme üzüntüyle bakıp konuştuğunda hafifçe gülümsedim. Gülümsediğimden değildi ancak beni o kalabalıktan kurtarıp gece vakti dikkatleri üzerimize çekmeden evden uzaklaştırabildikleri için ona minnettardım.

O konuşmadan sonra masaya döndüğümde annemlerin Yusuf'la ilgili soru yağmurlarıyla başa çıkmak işkence gibi gelmiş, onlara sinirimi yansıtmamak için kendimi yırtmak zorunda kalmıştım. En kötüsü de o an ağlayabilecek bir ortamda olmamamdı. Hislerimi zaten yaşamakta güçlük çekerken bir de uygun olmayan koşullar yüzünden ertelediğimde sanki daha çok katlanıyordu acım. Ruhani boyuttan çıkıp fiziksel olarak dönüyordu.

Düğün ben geldikten sonra çok sürmeden sona ermiş, abim benim yanıma yaklaşmasın diye Serhat Abi beni onların arabasına bindirmişti. Sonra da halimden bir şeylerin iyiye gitmediğini anlayıp tepedeki bir yere sürmüşlerdi arabayı. Serhat Abi yanımızda olduğu için kimsenin laf edeceği yoktu. En azından ne abimle ne de Baran'la yüzyüze gelirdim.

Esra yenge her ne kadar tam anlamıyla yanımda olsa da Serhat Abi'nin yorumsuzluğundan sadece üzüldüğüm için yanımda olmaya çalıştığını anlayabiliyordum. Kime hak veriyor, kimi kimden koruyordu bilmiyordum ama şimdi onu düşünecek halde değildim.

"O lavuk ne iş Karaca? Fırat kafayı yedi." dedi geldiğimizden beri ilk kez ağzını açarak.

"Hangisi?" Esra yenge şaşkınlıkla Serhat Abi'ye döndüğünde Serhat Abi oturduğu yerden Esra yengenin dizini tuttu.

"Kardelen'in abisi. Sen görmedin mi?"

"Görmedim. Ne oldu ki?" diyerek bana çevirdi gözlerini.

"Karaca'ya aşıkmış."

Omuz silkti.
"Eee, burada Fırat niye deliriyor onu anlamadım. Karaca'ya aşık bir sürü erkek var."

"Sorun Yusuf'un Fırat'la çok yakın arkadaş olması."

"İyi de Serhat, anlayamıyorum... Karaca Fırat'ın herhangi bir arkadaşına yüz verse hepsi üstüne atlayacak gibi zaten. Niye Yusuf'a bu kadar takılıyor?"

"Çünkü mesele Karaca'nın birine istediği için yaklaşması değil, birinin isteyerek Karaca'ya yaklaşması. Fırat güvenip kardeşim diyor aynı mahallede büyüyorlar sonra gelip dansa kaldırmaya çalışıyor." dedi Serhat Abi. O da sinirlenmiş gibiydi.

Kafam davul gibiyken en azından şimdilik Yusuf konusunu düşünmemeye çalıştım. Her şeyi aynı anda düşünmek beynime işkence çektirmek gibiydi.

Yengem göz devirdi.
"Baran Kardelen'le konuşurken Yusuf'u düşünmüyordu ama?"

Serhat Abi duraksadı, benim de dudaklarımdan acı dolu bir gülüş döküldü.

"O aynı şey mi şimdi canım..." diye mırıldandı.

"Gayet de aynı şey. Ne olmuş Yusuf Karaca'dan hoşlanıyorsa? Kalp değil mi bu, istediğine eğilir. Ben senin arkadaşının kardeşi olsam biz evlenmeyecek miydik?"

Serhat Abi köşeye sıkışmış gibi gözlerini kırpıştırdı. Eğer ağzım biraz laf yapacak halde olsa Esra yengemin söylediklerinin iki katını yüzüne vurur ve kendimi savunurdum ancak ağzımı dahi açasım yoktu.

Nazende (bxb)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon