17.

183 22 5
                                    

"Felix."

Yavaşça araladı gözlerini Felix. Her zaman ki gibi ilk dersten uyuya kalmıştı. 3. Dersin sonuna doğru Minho bir şeyler yemesi için seslenmişti.

"Kantine gidelim mi? Sende bir şeyler atıştır."

Gözleri netliğini kazanırken yavaşça ovuşturdu. Sıraya yaslanmasından dolayı kasılan bedenini, kollarını kaldırarak gerdi ve esnedi. Diğer yandan kafasını sallarken, bir eliyle de büyüyen ağzını kapatıyordu.

"Kaçıncı ders?"

"3."

Felix oflayarak ayağa kalkmış fakat sırasına ilerleyen bedeni fark etmemişti. Omzu kahverengi saçlı çocuğun göğsüne sertçe çarpmıştı.

İki bedende aynı anda dengesini kaybetmiş olsada diğer tarafın farkına varması erken olmuş, hızlıca korumuştu dengesini. Felix için aynı şey söylenememişti. Uyanmanın verdiği mayışıklıkla durumun farkına diğer çocuk kadar erken varamamış, dengesini kaybetmişti.

Ağzından ufak bir çığlık kaçarken refleksle kapattığı gözleri vücuduna sarılan kollarla daha sıkılaşmıştı. Düşmese bile o anki korkuyla hâlâ gözlerini açmamıştı Felix.

"Gözlerini açabilirsin."

Oldukça sakin tonda çıkan bu tanıdık ses Felix'in beklemeden gözlerinin aralanmasını sağlamıştı. Karşısında adeta parlayan göz bebeklerleriyle içinde bir şeylerin kıpırdandığını hissetmişti.

Aralarında santimler vardı. Uzun süre birbirlerine baktılar, tek kelime etmeden.

Felix sıra arkadaşının ayaklanmasıyla kafasını sallamış, kolları arasında durduğu çocuğun resmen içine çektiği koyu gözlerinden çekmişti dikkatini.

"Üzgünüm..."

Birbirlerinden uzaklaşırken Felix'in aksine hyunjin bütün dikkatiyle felixe bakıyordu.

"Sorun değil."

Felix mahçup bir gülümseme sunduktan sonra Minho 'ya dönmüştü.

"Hadi gidelim."

Minho felixin bileğinden tutup kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Felix ona ayak uydurmaya çalışsa da arkasında öylece izleyen hyunjine takılmıştı. Minho çıkmadan önce içeriye doğru son kez baktı.

Hyunjine kısa bir bakış attıktan sonra hızlıca çektiği gözlerine, sinir olmuştu Hyunjin. O an sert bir yumruk geçirmek istemişti suratına. Yine de, en son iki sene önce falan gördüğü bu güzel gülümsemeyi artık minhoya sunan Felix buna engel oluyordu.

----

"Seni almaya gelmemi ister misin?"

Hyunjin Felix ve Minho okuldan çıkmadan önce kolundan tutmuş ve minhonun da duyacağı bir tonda konuşmaya başlamıştı.

Kafasını hızlı bir şekilde iki yana sallamış, anında reddetmişti.

"10 dakikalık yol hyunjin. Yürürüm diye düşünüyorum."

"Emin misin? Hava kötü gözüküyor. Her an yağmur yağar gibi."

"Sorun değil. Teşekkürler yine de."

Felix kısa kestiği mesafeli konuşma sonrası gülümseyerek, bir kez daha reddetti teklifini.

Hyunjin bu tavırlarının sebebini gayet iyi biliyordu, yine de üstüne gitmek gibi bir düşüncesi yoktu. Felix'in bunu yapmaya hakkı olduğunu düşünüyordu.

Minho ve Felix yavaş yavaş uzaklaşırken, Felix'in omzuna dolanan kollarla hyunjinin kaşları çatılmış içinden kısa bir küfür etmişti.

"Siktir.Niye bu kadar yakın olmak zorundalar?"

---

Felix parfümünü sıktıktan sonra son kez saçlarını inceledi. Görünümünden emin olduktan sonra gururla gülümsedi.

Bu çabası kafasında bazı şüpheler yaratmaya başladığı gibi gülüşü solmuştu. Oraya sadece bayan ha-rin 'i görmeye gidiyordu. Sadece onu.

Derin bir nefes aldı. Saatede son kez baktıktan sonra kulaklıkları da takarak yürümeye başladı.

Kısa bir süre sonra aşina olduğu evin kapısının önünde durdu ve telefon kamerasından kendisini kontrol etti son kez. Üstünü başını da çekiştirdikten sonra elini uzattı kapıya.

Tıklatma ve zil arasında boş yere kafasını yorduktan sonra elini zile attı. Bir kere bastıktan sonra hızlıca indirdi ve hızlanan kalbi yüzünden arkasını dönerek elini yüzünün önünde salladı.

Fakat tahmininden de erken açılan kapıyla gözleri sonuna kadar açılmış, kapıdaki kişiye dönmüştü.

Hyunjin üstüne lacivert bir sweatshirt, altında da bol bir eşofman giymişti. Felix te gri sweatshirt ve bol siyah eşofmanla karşısında duruyordu.

Kahverengi saçları önüne düşmüş nefeslerini düzenliyordu kapıdaki. Sanki bütün şehiri koşmuş kapıyı öyle açmış gibi gözüküyordu.

"Kapıda mı bekliyordun, yoksa koştun mu?"

Felix'in şaşırtıcı sorusuyla hyunjin kendisine gelmiş gözlerini felixten çekerek arkasında gezdirmişti. Hâlâ kapı kulubunda duran elini de indirerek arkasında bağlamış, kapıya yaslanmıştı.

"Ah..şey.."

Hyunjinin tedirgin hâli felixi güldürmüştü. Harika bir gülümseme sunması, hyunjini de mutlu etmiş o da gülümsemişti.

Aniden içerden gelen tabak kırılma sesiyle ikiside irkilmiş, ifadeleri değişmişti. Felix şaşkınlıkla ayakkabılarını çıkartırken diğer yandan da konuştu.

"Bayan Ha-rin mutfakta sanırım."

Hyunjinin bir şey demesine izin vermeden hızlıca içeri girdi.

"Tanrım! Bir bu eksikti."

Felix yerdeki kırıkları toplayan diğer yandan da söylenen kadını görünce, hızlıca yanına gidip eğildi.

"Felix! Dikkat et. "

Endişeyle seslense ve ne kadar yardım etmesine engel olmaya çalışsa da Felix dinlemiyor, büyük parçaları eline topluyordu.

Aniden felixten gelen acı dolu inleme sesiyle, elini tutarak tısladı. Hyunjin mutfağa girdiği gibi korkuyla Felix'in yanına gitmişti.

"Siz çocuklar.. hayır dinlemiyorsunuz da! "

Bayan Ha-rin yakınarak konuşmuş, diğer yandan da Felix'in elini kontrol ediyordu. Hyunjin ise stresten ne yapacağını şaşırmış, bir eliyle Felix'in elini tutuyor bir taraftan da tezgahın üzerinden kanı silebilecek peçete almaya çalışıyordu.

Karşısında iki endişeli insanı gülerek izleyen Felix, ikisinin birbirine ne kadar benzediğini geçirmişti içinden. Yine de kafasını kurcalayan şey elini dikkatlice saran ellerdi.

---

---

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.
Aşk üçgeni ~ Hyunlix (Minlix)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz