14.

215 24 4
                                    

"Alo."

"Felix?"

Felix aşina olduğu bu sesle gülümsedi ve ağzında birkaç kelime geveledi.

"Yine sen.."

Sesi çok kısık çıkmasına rağmen anlamıştı karşı taraf.

"Felix? İyi misin? Nerdesin şuan ?"

"Hep kendimi senin için eksik görmüştüm. Beni sevmemen için bütün sebepleri düşündüm. Ama anlamıyorum.. ben hiçbir şeyi açıklığa kavuşturamıyorum."

Felix gerçekten de anlaşılması güç bir şekilde konuşuyor ve gittikçe sesi azalıyordu. Sarhoş olduğu her yerinden belliydi. Bu ise karşı tarafı endişelendirmişti.

"Felix. İçtin mi sen? Nerdesin?"

"Hayır yani evet. Ama ama sarhoş değilim. Öyleysem bile niye hâlâ seni düşünüyorum. Sadece bir süre aklımdan çıkmanı istiyordum ben... ama sen yine ordasın hyunjin."

Ardından Felix yanlışlıkla telefonu düşürmüş eğilirken de masanın üstündeki bardakları düşürmüştü. Aniden ortamda oluşan yüksek sesle herkes irkilmiş Tae Felix'in yanına gelmişti koşarak.

"Felix! İyi misin? Bana bak güzelim. Felix!"

Felix'in gözleri kaymaya başlayınca Tae de endişelenmişti. Sesleri telefonun diğer tarafına gittiğinde hyunjin ceketini aldığı gibi dışarı çıkmış gördüğü ilk taksiye atlamıştı. Zaten buralar 2-3 tane var vardı ve gerekirse hepsine bakacaktı. Diğer yandan hâlâ telefonu kulağında tutuyor her hangi bir ses daha duymak için merakla bekliyordu.

Felix aniden gözlerini sonuna kadar açmasıyla Tae korkmuştu.

"Tanrım!"

Ardından gülümseyen bir felixle karşılaşınca bütün korkusu anında bitmiş ve gülümsemesine karşılık vermişti.

"Şu gülüşe bak."

Diye geçirdi içinden. Yalan söyleyemezdi. Etkilenmişti felixten yine de buna sadece beğenmek diye adlandırdı.

"Taehyung?"

"Hm?"

"Beni öper misin?"

"Ne?"

İki çocuğun da aynı anda açılmıştı gözleri. Hyunjinin'de Tae'nin de. Felix'in aklının yerinde olmadığının farkındaydı ama yine de bu kadarını beklemiyordu.

Tae sadece gülümseyerek saçlarını karıştırdı. Bunu yapmazdı. Aklı başında olmayan birinden yararlanmak ona göre değildi ve kimseye göre de olmamalıydı.

"Çok güzelsin Felix. Keşke seninle farklı şekillerde tanışsaydık."

Felix zorlukla açık tuttuğu gözlerini ona yöneltti. Ardından dolan gözleriyle bir anda ağlamaya başladı.

"Hey! Niye ağlıyorsun?"

Tae çaresiz bir şekilde kıpırdandı yerinde. Ne yapacağını bilemiyor sadece gözyaşlarını silmeye çalışıyordu.

"Ağlıyor mu?" Diye geçirdi içinden hyunjin. Her bir saniye de kalbi daha da sıkışıyor daha da strese giriyor, geriliyordu. Bu tanımadığı adamdan hoşlanmamış ve bir an önce felixi bulmak istiyordu.

"Keşke o da senin gibi düşünseydi."

Felix'in ağzından çıkan cümle ikisininde boğazının düğümlenmesini sağlamıştı. Tae sessizliğe bürünerek yerine oturmuş ve önündeki bardağı kafasına dikmişti. Aşinaydı bu sahnelere. Sadece eskileri anımsatmış, canını yakmıştı.

Hyunjin ise bahsettiği kişi olmaktan korktuğu kadar o kişi olduğuna emindi. Kalbi durdu bir an. Hissedemedi. Telefon yavaşça kucağına doğru düşerken boş boş önünde ki koltuğu inceledi.

Duran taksiyi şoförün seslenmesiyle fark etmiş ve parasını uzatarak inmişti.

Az önceki cümle yüzünden adımlarını tedirgin bir hâlde atıyor ne kadar onu görmek istesede bir o kadarda cesaret edemiyordu.

Bir ses daha geldi telefondan. O an tekrar kulağına götürdü onu.

"Eve gitmek ister misin?"

Tae Felix'in yorgun olduğunun farkındaydı. Sadece uyuması için sunmuştu bu teklifi. Yine de herkes için farklı anlaşılırdı. Felix sadece biraz düşündükten sonra baygın gözleriyle kafasını sallamıştı. Hyunjin ise adeta köpürüyor, adımlarını hızlandırıyordu.

Seri adımlarla bardan içeri girdi ve etrafta gözlerini gezdirmeye başladı. Barmenin önünde sarılan çifti görünce kaşları çatılmış ve resmen yeri titreten adımlarla yanlarına gitmişti.

"Felix!"

Öfkeyle bağırdığında Tae geri çekilmiş ve gelen kişiye bakmıştı. Felix ise hâlâ Tae'ye sokuluyor, ayrılmıyordu.

Hyunjinin hızlıca kolundan tutup kendisine çekmesiyle sendelemiş kafasını onu tutan çocuğun göğsüne yaslamıştı.

"Kokun çok tanıdık."

Hyunjin bunu duysa bile öfkesi yüzünden herhangi bir tepki veremiyor önündeki bu çocuğa bakıyordu. Bir bardak daha kafasına dikdikten sonra hyunjinin önüne gelmiş ve uzun süre yüzüne bakmıştı.

"Hyunjin...sensin sanırım."

Karşısındaki çocuğun kaşları çatılırken kafasını eğdi.

"Nerden biliyorsun?"

"Sence!?"

Kollarını doladığı çocuğu göstererek imayla sordu. Hyunjin bir süre felixin bu masum halinde göz gezdirmiş ardından ciddiyetini koruyarak tekrar ona dönmüştü.

"Sen kimsin? Felix'in seni tanıdığını sanmıyorum. Sence de sarhoş birinden yararlanmaya çalışmak fazla adice değil mi?"

Tae kısa bir kahkaha bırakmış adımlarını hyunjinin dibinde durdurmuştu.

"Sence öyle birine mi benziyorum? Ve adice olan şeyleri sen daha iyi bilirsin."

Hyunjin eliyle beraber çenesini de sıktı. Felix'in bu hâlde olması karşısındaki çocuğun üstüne atlamasını engelliyordu.

"İlk olarak fazlasıyla öyle bir tipe benziyorsun. Diğersine gelirsekte beni tanımıyorsun bile. "

"Yeterince tanıdığımı düşünüyordum oysaki. Bir şerefsizden fazlası değilsin."

---

---

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Aşk üçgeni ~ Hyunlix (Minlix)Where stories live. Discover now