16.

198 21 8
                                    

Saatler hızla geçiyordu. Tekrar son derse geldiklerinde ikiside yavaştan çantalarını topladı. Zil çaldıktan sonra birlikte sınıftan çıkacakları anda Felix kolundan tutulmasıyla durmuş ve elin sahibine bakmıştı.

Kaşları havalanırken Minho bekliyorum diyerek uzaklaşmış çıkmıştı sınıftan.
Felix tamamen hyunjine dönerek ne olduğunu sorar bir ifade taktı yüzüne.

Karşısındaki çocuk ilk önce yutkundu ardından da kısa bir nefes vererek araladı dudaklarını.

"Annem seni yemeğe davet etmişti. Onu söylemek istedim."

Felix'in Bayan Ha-rin'e karşı büyük bir ilgisi vardı. İlk tanıştıkları günden beri gösterdiği kibar ve samimi tavırları felixi her geçen gün daha da mest ediyordu. Uzun zamandır görüşememişliğin verdiği özlem ne kadar kabul etmek istesede bir yandan da hyunjinle en azından bir süre görüşmek istemiyordu. Niye kendisine ve ona bir söz verdikten sonra oluyordu tüm bunlar?

"Ahh..anladım.. ne zaman peki?"

Reddedemedi.

"Sanırım... Bu cuma...Evet bu cuma."

Felix'in yüzü düşmüştü. Daha sabah başkasına söz vermişti ama bayan ha-rin çok müsait biri değildi. Bu kibar teklifini ne kadar kabul etmek istesede, minhoyla kafeye gitmekte bir o kadar ağır basıyordu.

--

"Beklettiğim için üzgünüm."

Minho sorun olmadığını belirterek kafasını iki yana salladı. İkiside evlerine ilerlerken Felix dişlerini sıkıyor, söylemek istediği şey için kelimeleri seçemiyordu.

"Minho."

"Efendim."

Minho felixe dönmeden söylemiş ve adımlarını izlemeye devam etmişti. Ardından sessizleşen Felix meraklandırmıştı kendisini.

"Bir şey mi oldu?"

"Buluşma işini Perşembe yapalım mı?"

"Hyunjin mi çağırıyor?"

Felix böyle bir soru beklememiş bakışları bir anda minhonun gözlerine odaklanmıştı. Evet derse ayrı sıkıntıydı ama hayır da diyemedi.

"Tam olarak o değil. Annesi.."

Minho sadece kafasını sallayarak önüne döndü. Felix bundan fazlasıyla rahatsız olmuş, kötü hissetmişti. Minho sık sık teklif veren, buluşmak isteyen biri değildi. İlk defa bunu yaptıktan sonra Felix onu reddettiği için kötü hissediyordu.

Daha fazla dayanamayarak bileğinden tuttu yavaşça. Minho ona şaşırmış bir ifadeyle dönerken ilk önce eline sonra felixe bakmıştı. Felix ise derin bir nefes alarak kafasını sallamış konuşmaya başlamıştı.

"özür dilerim... Sadece çok uzun zaman olmuştu onu görmeyeli ama eğer istersen erteleyebilirim. Sadece üzülmeni istemiyorum. Sana değer verdiğimi bilmeni istiyorum. Dediğim gibi eğer isters-"

Bir anda omzuna yaslanan kafayla Felix sendelemiş ama hızlıca toplamıştı kendisini. Minho hiçbir şey demeden sadece kafasını Felix'in omzuna koymuş öylece duruyordu. İkiside tek kelime etmeden durdular bir süre. Felix şaşkınlığı gizlemek için çok uğraşmış ve başarmıştı. Yine de Minho için endişeleniyordu.

Bir süre sonra Minho geri çekilerek baygın gözlerle baktı felixe. Yorulmuştu belki de. Yada tükenmişti.

Kafasını biraz eğerek Felix'in yüzünü iki eline arası aldı. Belki de öpmek istedi o an. İçindeki bazı sesler öpmesi gerektiğini haykırdı. Yine de bastırdı o hissi Minho. Sadece inceledi yüzünü. Çillerini, kızarmış yanaklarını, her bir ayrıntısını teker teker inceledi. En sonunda bakışları dudaklarına kaydı. İçinde haykırmaya devam eden bu sesi susturmalıydı. Gözlerini sıkıca kapatıp ellerini geri çekti.

"Sorun değil Felix. Merak etme ama Perşembe müsait değilim. İstersen haftasonuna erteleyelim. Hm?"

Felix az önce olanların etkisinden yeni çıkmış bir anda düşünmeden kafasını sallamıştı. Minho ufak bir gülümseme ekleyerek yürümeye devam etti. Felixte ona yetişmek için adımlarını hızlandırdı.

---

Felix dakikalardır çalan alarmı kapatmaya bile zahmet etmemiş, seslerin kesileceğini düşünerek yastığı suratına kapatmıştı. İğrendirici ve kulak tırmalamayan bu sese dayanamayarak ağzına ne geldiyse söylemişti.

"Alarmı icat edenin ebesini sikim."

Felix alarmdan önce kalktığı zamanlar fazlasıyla dinç olurken, alarmla beraber kalktığı zamanlar bir o kadar gergin ve sinirli oluyordu. Bu da nerdeyse gününü mahvediyordu.

Alarmı sinirle kapattıktan sonra son hızda yatağına fırlattı telefonu. Kafasını tekrar yatağın üzerinde ki yastığa bıraktı. Sinirle birkaç dakika tepindikten sonra sıkıntıyla büyük bir nefes verdi ve istemesede ayağa kalktı.

Banyo da ne kadar rezil bir hâlde olduğunu izledi bir süre. Gözaltı torbaları, dağılmış saçları, baygın gözleri ve de rengini kaybetmiş dudaklarıyla korkunç gözüküyordu.

Hiçbirini umursamadan dişlerini fırçalamaya başladı. Bugünün planı aklına geldiği gibi ufak bir çığlık atmış elindeki fırçayı düşürmüştü. Lavabonun içine düşen fırçayı alarak ağzını çalkaladı.

Odasına koştuğu gibi dolabını gözden geçirmiş tam da istediği kıyafetlerin temiz olduğunu görünce derin bir nefes vermişti.

Onları dolabından çıkararak askılığıyla beraber dolabın kulbuna astı. Okul formasını giyerek çantasını da koluna astı. Ağzına birkaç parça bir şey attığı gibi evden çıkmış ve hızlı adımlarla okula yürümüştü. Bugünün de hızlıca bitmesini dilemiş, yine de heyecandan yerinde duramıyordu.

---

---

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Aşk üçgeni ~ Hyunlix (Minlix)Where stories live. Discover now