Bölüm 18: Şakak Lalesi

1.5K 206 440
                                    

"Seviyor olmak, seviliyor olmaktan üstündür... Çünkü seven kişi sevdiğini bilir, farkındadır, bir sevgiyle duygulanmış olduğunu bilir. Sevilen kişi ise bunu asla bilmek zorunda değildir. Bilmediği bir şeye maruz kalmıştır."

Ulus Baker

✨✨

Bana Öyle Bakma · Teoman ft İrem Candar

✨✨

Aslında 1.5k kelime olmuştu ama kıyamadım size çok uzattım. Bence bir sürü yorumu hak ediyorum. 💙 Hem dün de bölüm atmıştım!

✨✨

Kollarının arasındaki yıldız dolu kavanozuyla birlikte siyah bir kuzunun peşine takılan Güney, yüzünü buruşturup, "Beklesene." dese de kuzu onu sallamadan küçük ama hızlı adımlarla yeşilliklerin arasında kayboldu. Güney, diğer beyaz kuzuların arasında tek başına duran bu farklı kuzuyu görür görmez çok sevmiş, onunla arkadaş olmak istemişti. Ama kuzu ondan korkuyor, Güney de bir türlü bu sevimli hayvana yaklaşamıyordu.

Ne yaparsa yapsın yakalayıp da sevemediği minik kuzunun arkasından bakarken içi sıkıldı. O kuzuyu sevmek istiyordu işte! Hatta onunla sohbet etmeyi ve ona yemek de yedirmeyi diliyordu ama kuzusu onu sevmemişti! Sevseydi ondan kaçmaz, yanına gelir ve onunla oyunlar oynardı. Ne diyordu Barış'ın ona okuduğu kitapta?

'Gülü senin için bu kadar önemli kılan şey, ona harcadığın zamandır.*'

Kuzusu ona zaman harcamadığı için Güney de onun kendisinden hoşlanmadığını düşünerek omuzlarını düşürdü. Onu anlayabiliyordu aslında. Çünkü kendisi de çok az insanla onun kuzuyla yapmak istediklerini yapıyordu. Diğer türlüsü içinden gelmiyordu bir kere! Hissettiği hüzünle birlikte mavi yıldızlarının dolu olduğu kavanozuna sıkı sıkı sarılıp karşısında duran masmavi göle doğru bakmıştı ki gördüğü kötü rüyanın etkisiyle birden gözleri açıldı.

"Rüyaymış." diyerek başucunda olması gereken kavanozunu hızlıca kontrol etti. Şükür ki kavanozu dün gece bıraktığı yerdeydi ama içindeki yıldızlar eksilmiş olabilirdi. Hemen yattığı yerden doğrulup Barış'ın ona aldığı kavanozun içindeki yıldızlarını saymaya başladı. Önce bir tane eksik olduğunu düşünüp sinirle oflayarak saçlarını alnından çekiştirdi. Daha sonra geçen akşamlardan birinde, yıldızlarından bir tanesini Mert'e verdiğini hatırlayınca yıldızlarının tastamam olduğunu anlayıp yataktan zıpladı.

Çıplak ayaklarıyla birlikte merdivenleri inip de etrafına bakındığında salondaki koltukta yatan iki adamı seçti gözleri. Önce dudaklarını birbirine bastırdı. Daha sonra dudaklarının kenarlarını çenesine doğru çekerek sessiz bir 'Hii' nidasıyla adamların uyuduğu koltuğun karşısına adımladı.

Barış, birkaç sabahtır olduğu gibi Mert'in göğsünde, bir elini onun karnının üzerinden atmış şekilde uyurken, Mert de onun omuzlarını sıkı sıkı sarmıştı. İki arkadaş gibi mi, yoksa televizyonda gördüğü şekilde mi uyuduklarını anlamaya çalışırken bu anlama çabası yüzünden kaşlarını kaldırdı. Daha sonra omuzlarını silkip şöyle bir etrafını süzdü.

Dikkati çok çabuk dağıldığından mutfak masasının üzerindeki çikolata sepetiyle Barış'ı da Mert'i de unutup koşarak Barış'ın çikolataları sakladığı sepetin yanına gitti. Kendi kendine düşünüp, "Şimdi yemeli miyim?" diye fikir almaya çalıştı. Mert ona her şeyi önce kendisine sorması gerektiğini söylemişti.

KIZIL ÖLÜMÜN MASKESİ |BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin