Bölüm 9: Beşinci Evdeki Hayalet

1.5K 216 577
                                    

"Kim daha temiz?
Üstü başı parlayan mı?
Yalan konuşmayıp yüreği ışıldayan mı?

Kim dost?
Yara bandı yapıştıran mı?
Yaralarını öğrenmeye çalışan mı?

Hangisi gerçek?
Ölüm mü?
Yaşam mı?"

✨✨

Bölüm çok uzun, yorumlarınızı alırım valla. O zaman hızlıca bölüm yazmak isterken buluyorum kendimi!💙

✨✨

Unut Beni · Tarkan

✨✨

Açılan ağır kapının ardında güler yüzü ile beliren Mine, "Hoş geldin Mert." derken Mert, onun iyiden iyiye ev sahibi rolüne bürünmüş olduğunu gördü. Yüzüne kondurduğu sahte bir gülümseme ile, "Hoş buldum ve iyi yıllar." diyerek kendi babasının evine çok benzeyen eve, görüş açısında kalan koridoru süzerek adım attı.

Daha koridoru adımlarken bile her yerin sanat eserleri ile bezendiğini görünce akıl hastanelerinin de kademe kademe bir delilik ürünü olduğu inancına sıkı sıkıya tutundu. Modern bir Medici evine gelmişti ve bu yüzyılda, içerisinde milyon dolarlık parçaların sergilendiği tüyler ürpertici evlerin bu ülkede olduğu fikrinin yalnızca kendi büyüdüğü evle sınırlı olduğunu zannediyordu. Oysa bu ev, o evden bile kötü durumdaydı.

Sarmal iki merdivenin yukarıya doğru yükseldiği ve tam ortasında Rönesans Dönemi'nden kalan ağlayan bir kadın heykelinin olduğu yerden geçerken Volkan'ın bu evde tek başına nasıl yaşadığını düşündü. Salona adım attığındaysa adamın içindeki boşluğu pahalı sanat eserleri koleksiyonu ile doldurmaya çalıştığına emin oldu. Zira yerli-yabancı demeden pek çok sanatçının eserleri adamın şık ama modern döşenmiş salonunun çeşitli yerlerine dağıtılmış, yine bu parçalar buraya gelenlerin ağzını hayranlıktan açık bırakmak ister gibi evi sergilerin düzenlendiği bir müze havasına sokmuştu.

İş arkadaşlarının ikili-üçlü gruplar halinde ellerindeki içkilerle birlikte sohbet ettiklerini görünce günlerdir iyi bir uyku uyuyamayan bünyesiyle katlanmak zorunda olduğu gecenin daha da zorlu geçeceğine emin olarak, "Selam." dedi.

"Geldin mi Mert?" diyen Volkan ellerini önündeki önlüğe silerek Mert'e doğru hızlı adımlarla yaklaştı. Önce onun elini sıkıp daha sonra samimi bir tavırla genç adama sarılırken, "O şarap?" dedi sorar gibi.

Mert elindeki koyu yeşil şişeyi mahcup bir ifade ile Volkan'a uzatırken, "Şarap sevdiğinizi düşündüm." dedi. "Cömert ev sahipliğinizin karşılığı değil ama."

"1945 Chateau Mouton-Rothschild." diyen Volkan genç adamın elindeki şişeyi teşekkür ederek aldı. Mert'in gözlerinin içine memnuniyetle bakarken o da karşısındaki önlüğüyle şarap şişesini izleyen adama doğru gülümsedi. İnsandı en nihayetinde işte. Sosyal sorumluluk projeleri, ücretsiz davalar ya da maddiyatın konu olmadığını savunması derken ona gelen çok pahalı ve özel bir şaraba bu yaşında gözleri ışıldayarak bakabiliyordu.

Herkesin içinde özel olan şeyleri tüketerek kendisini de özel hissetmek yatarken kimisi bunu iyi saklıyor, kimisi de açıkça gösteriyordu. Volkan'sa bu devasa ve milyonlarca liranın harcandığı evi ve pahalı bir şarabın onda yarattığı etki ile aslında çizdiği imajdan bir hayli farklı olduğunu çoktan iyi gören gözlere sunuyordu. Mert'te de sağlam bakan bir çift göz olduğundan neyin ne olduğunu o da anlamıştı elbette.

KIZIL ÖLÜMÜN MASKESİ |BXBWhere stories live. Discover now