Bölüm-1

14 2 0
                                    







4 YIL SONRA

İNGİLTERE/LONDRA

Sakin ol İnci...

Panikleme İnci...

Arkamdaki polis arabasının ışıkları arabamın tavanına yansıyor, siren sesi sanki kendini hatırlatmak istercesine sürekli tekrar ediyordu.

Daha da yakınımda yankılanan polis siren sesiyle gaza daha çok basarken bir yandan da dikiz aynalarını kontrol ediyordum. Fazla yakınımdaydı. Uzun ince parmaklarımla direksiyonu sımsıkı kavramış, gözlerim bir şahin gibi aynalarda ve yolda geziyor; olası bir atak için hazırda bekliyordum.

İngiltere'nin ezbere bildiğim yollarında tabiri caizse asfaltın anasını ağlatırken arabanın içinde sadece motor sesi duyuluyordu... güçlü bir motor sesi.

Sağ tarafımdan duyduğum ikinci bir siren sesiyle direksiyonu daha sıkı kavrayıp koltukta iyice öne kaydım. Bir yandan arabanın kontrolünü kaybetmemek için önüme, diğer yandan sağ tarafımdaki siren sesinin kaynağına bakmaya çalışıyordum. Ana yola bağlanan yan yoldaki ikinci bir polis arabası önümü kesmeyi planlıyordu. Hızımı biraz daha arttırdım.

Hız ibresi bu bölgedeki hız sınırı kurallarının iki katını gösteriyordu ancak söktüğüm plakam sayesinde bunu çok da umursadığım söylenemezdi.

Arttırdığım hızım ile polis arabası benim olduğum yola bağlandığı anda önümü kesmek yerine yan yana gelmiştik. O pür dikkat arabamın içine bakıp benimle ilgili en ufak bir ipucu yakalamaya çalışırken, arabamın filmli camları sayesinde beni göremezken ben onun bıyıklarını tel tel sayacak kadar yakınında ve net görebiliyordum.

Yoğunlaşan trafikte kaçamayacağımı bildiğimden olabildiğince tenha yolları tercih etmeye, bunu da elimden geldiğince hızlı yapmaya çalışıyordum.

Sol tarafta yapılan kazı çalışması dolayısıyla ortadaki bariyerleri kaldırmış onun yerine hacı yatmaz kılıklı turuncu zımbırtılardan koymuşlardı. Hiç vakit kaybetmeden en sol şeride geçtim. Bir polis arabası sağımda diğeri arkamdaydı.

Ani bir atakla karşı şeride drift atarak geçtiğimde çınlayan kahkaham arabanın motor sesine karışmıştı. Şimdi onlar benim yanımdan ters yöne doğru giderken ben onlardan kurtulmak için dev bir fırsat yakalamıştım.

Aramızda kalsın ama... İngilizler mutfakta olduğu gibi araba sürmekte de kötüydüler.

&&&

İngiltere'nin işlek caddelerinden birine 26. kattan bakan rezidans dairem trafiğin sesini soğuran yalıtımlı camlar sayesinde her zamanki gibi sessizdi. Çoğu misafirim bulunduğumuz yükseklikten korkardı.

Yere kadar uzanan camdan aşağıya 6 şeritli yola ve Londra'nın ışıltılı gökdelenlerine göz gezdirdim. Bu şehirde geçirdiğim 4 yıl benim için beraat etmeyi beklediğim bir hapis gibi geçmişti. Uçurtma gibi oradan oraya savruluyordum ve bundan sonrası için de ne yapacağımı bilmiyordum.

Kısaca planım: Plansızlıktı.

Arkamdaki oturma grubunun tekli koltuğunda oturduğunu bildiğim Tommy, bu alışıldık ama gergin sessizliği böldü "Ya yakalansaydın Margarita... ne olacaktı?"

Margarita, asıl ismimdi. Ancak Türk olan baba tarafım dolayısıyla Yunan annemin koyduğu bu ismin Türkçe karşılığını da kullanmak durumunda kalıyordum. Margarita'nın Türkçede anlamı 'İnci' demekti.

"Ama yakalanmadık Tommy! Rahatla biraz."

Beni ciddiye almadan kahkaha attı. Uzun uzun güldü... kıpkırmızı kesilene dek, sanırım sinirleri bozulmuştu. Kahkahası bir anda bıçak gibi kesildi. Bu kez camları titretecek desibelde bağırmaya başladı.

Eşim Bir Kaçak!Where stories live. Discover now