"Leon!"

"Gizli gizli yazma mi öğrendin yoksa.." diyerek güldü Leon. Dalga geçer bir hava vardı gözlerinde. Asabım bozulunca arkamı döndüm.

"İstediğin kadar karıştır, sanki bir şey anlayacakmışsın gibi.."

"Dur bakalim, o kadar kötü mü yazdin, söylesen gösterirdim sana!"

Ellerimi önümde bağladım ve uyduruk alfabemden çıkmış yazıları anlayamayıp bana soracağı anı bekledim sabırla, ne var ki Leon'dan hiç ses çıkmadı. Göz ucu ile döndüm yüzüne. Gözlerinde şok olmuş bir ifade vardı. Göz bebeklerinin ağır ağır süzülmesinden, neredeyse yazılarımı okuduğunu çıkaracaktım.

"Ne o, Leon?" deyince, çatık kaşlarla kafasını kaldırdı. Yüzünde derin bir sinir vardı Leon'un. Elindeki defteri, kendi ceketine sıkıştırdıktan sonra bileğimden yakaladı beni.

"Yürü gidiyoruz!"

"Nereye!"

"Sen eve."

"Ya sen?"

"Benim islerim var!"

"Ne işiymiş?"

"İs iste!"

"Defterimi ver."

"Vermem."

"Anlamadın bile, nasıl okuyacaksın!"

"Sen nasil yazdin?"

"Küçükken uydurdum."

"Doğruyu söyle!"

"Doğruyu söylüyorum, Leon, bırak kolumu!"

"Bu uydurma değil, sen bunu nereden öğrendin!"

Leon'un son sözleri, kelimenin tam anlamıyla kafamın içinde yankı ile tekrarlanmışlardı, öyle ki elinden kurtarmaya çalıştığım kolumu dahi unutmuştum bir anlığına. "Uydurma değil mi?" diye sordum. Kafası karışmış gözüken Leon'un kaşları daha da çatıldı.

"Öyle deyince, ben de yutacağim yani, sen beni salak mi sandin?"

"Ne diyorsun, Leon? Benim mektebe gittiğim mi var?"

"Ben de onu soruyorum sana, nereden öğrendin?"

"Neyi, neyi nereden öğrendim, ne bu?"

"Latin alfabesi!"

Kocaman olmuş gözlerle baktım Leon'un suratına. "Yemin ederim.." derken titriyordu sesim. "Yemin ederim ki hiçbir yerden öğrenmedim, Leon. Ben uydurdum sanıyordum, emin misin, bir daha bak!"

"Yeterince baktim! Kim bu Karaca denen herif, ne kalesi, roman yazmaya mi heveslenir oldun? Akay anne seni öldürsün mü istiyorsun?"

"Okuyabiliyor musun?!" 

Şaşkınlığım üzerine şaşkınlık ekleniyordu. Açıklanamaz bir büyünün içinde hissediyordum kendimi. Leon'un ciddiyeti, bütün bu olanların kocaman bir şaka olması ihtimalini eliyordu. Beyoğlu her zaman ki gibi dolup taştığından, Leon, yolun ortasında dikilip durmaktansa beni bir köşeye kadar çekiştirmeyi tercih etmişti. Diğer yandan söylenmelerine devam ediyor, anlayamayacağım lisanında Yunanca laflar ediyordu. 

"Aftós o ánthropos to eípe. Éprepe na ton eícha akoúsei. Tóra katalavaínei ta pánta. Ti tha gínei loipón?"

"Leon, bana açıklamalısın, küçükken sayıkladığım şeyleri duyduğunu biliyorum. Bu defter benim deli olmadığımı kanıtlar, 7 yaşında söylediğim her şey uydurma olsa, onları tamamen unutmuşken bunu nasıl yazabilirdim, söyler misin!"

Kupa CadısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin