•'Feza'ya Yaklaşırken•

1.5K 63 8
                                    

❦❧┽✿❀FEZA'YA ADANDI❀✿┽❧❦

|Serdar Ortaç- Yalnız Şehir|

Zihninizdeki seslerle baş başa kalıyordunuz ve farketmiştim ki bu deliriyor olmanın ilk adımıydı. 

"Feza sen neden bizi rahat bırakmıyorsun ha?" diye konuştu Zarina araya girerek. Sanırım Feza'nın kafamı karıştırıyor oluşunun o da farkındaydı. Lakin aklım az önce söylediklerindeydi, 'sürgün şehir'. Barlas'ın sürgün edilmesiyle bir alakası var mıydı ki buranın? Hoş sürgün etmekten ne kastettiklerine de tam olarak bilmiyordum ki. "Sürgün şehirde ne?" dedim Zarina'nın söylediklerini duymazdan gelerek.

"Burası işte, bu şehir." duraksadı. "Sen gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun, nerede olduğunu bile bilmiyorsun." dediğinde sadece kafamdaki soru işareti dolu bölgeye bir yenisi eklendi. O sorulardan bir tanesine cevap buldukça o cevaplar beraberinde daha fazla soru getiriyordu. "Feza, Arslan'a konuşmaman gereken birisiyle konuştuğunu söylersem senin için iyi olmaz biliyorsun değil mi?"

Feza'nın ters bakışları Zarina'yı buldu. "Arslan'ı yoksunluk krizindeyken görmek istemiyorsan işini yapmaya devam et ve beni rahatsız etme." diye konuştu kelimeleri zehirli lakin üslubu o zarif sesiyle uyumlu şekildeydi. Ve ben Arslan'ın bağımlı olduğunu öğrenmiştim bu da Feza'nın neden burada olduğunu açıklıyordu sanırım. Çünkü hiçte Arslan'ın ya da Ertuğrul Karataş'ın buyruğu altında çalışan bir adama benzemiyordu.

"Beni buraya Ertuğrul Karataş getirdi,"diye konuştum. "Zorla." diye de eklemiştim. Belki de aradığım mucize tam karşımdaydı, buradan çıkmamızı sağlayacak mucize. "Biliyorum hatta Önder Çağatay müzakere masası kurdu Ertuğrul Karataş'la anlaşmaya çalışıyor." dedi bu defa içimin kıpır kıpır olmasına sebep olurken. Boğazıma kadar battığım bataklıkta beni çıkartacak birinin bu kadar yakın olduğunu bilmek tarif edilemezdi. Tanrım günler sonra aldığım ilk iyi haberdi bu.

"Önder Çağatay buraya mı gelmiş?" diye sordum merakla. Burada olduğuna göre onunda haberi vardı bu yaşananlardan ve öğrenebileceği tek kişi Arel'di. "Arel, Arel'de gelmiş mi?" dedim sesimdeki heyecan hissedilir bir boyuttayken. Arel'i görmek istiyordum, Arel'i görmeyi çok istiyordum. "Önder Çağatay bu sürgün şehrin demirbaşlarından." diye konuştu Feza. "Ve bana kalırsa bu şehire yeni ayak basmış Ertuğrul Karataş bu şehirde yıllardır yaşayan Önder Çağatay'dan yeğdir."

"Ertuğrul Karataş arkadaşımı gözümün önünde öldürdü." diye karşılık verdim ona Ertuğrul Karataş bir canavardı. Önder Çağatay'ın tek zararını gördüğümü de hatırlamıyordum. Karşıma Adar Soykan denen adam bile gelse Ertuğrul Karataş'tan daha kötü olamayacağını düşünüyordum. "Öğrenirsin zamanla Katre. Görünüşe göre ilk karşılaşmamız olmayacak çünkü." dedi sol elimi kavrayıp kaldırırken. Sağ elinin baş parmağı 'AREL' yazısının üzerinde gezindi.

"Kim yaptı dövmeni, güzel çalışmış." diye konuştu tişörtünün yakasına taktığı gözlüğü gözlerine takarken. Sanırım gözleri gerçekten ileri derecede bozuktu çünkü gözlüğünün camları kalın görünüyordu. Ve yine sanıyordum ki daha dikkatli incelemek için takmıştı gözlüklerini. "Gördüğüm en kaliteli işçilik," diye konuştu incelemeyi bırakırken. "Benim yaptıklarımdan sonra tabi." dediğinde benim odağım incelediği dövmemde ya da söylediği sözlerde değildi.

"Gözlerin," diye mırıldandım. "Gözlerin o şeyle çalıştığın için mi bu kadar kalın gözlükler takmana sebep olacak kadar göremiyor." az önce kapağını açmamam için uyardığı sıvıyla 'eroin' üretiyorsa sanırım bu sebep olmuştu ya da ben öyle bir bağlantı kurmuştum. Fakat yanıldığımı sanmıyordum. Dudakları kıvrılırken gözlüklerini çıkartıp yeniden tişörtünün yakasına astı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 30 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KATRE-İ ADALET |+18Where stories live. Discover now