•Asmodeus'un Şehveti•

4.4K 59 41
                                    

|Ziynet Sali- Dağınık Yatak|

Dönüşünde gözüm yok, benim aklım gidişinde. Yok sattı hatıralar, senin eksikliğinde

/6 yıl önce/ Temmuz 2017

Odamın içini son ses dolduran hareketli müziğe karşın yatağımın üzerinde yatmış başımı da aşağı doğru sarkıtmıştım. Derince bir soluk aldım. Anneme üç gün sonra açıklanacak üniversite tercih sonuçlarını nasıl açıklayacağımı düşünüyordum. Birlikte İstanbul'un en prestijli özel üniversitelerini yazmıştık. Tercihlerimi daha sonra 'hukuk fakülteleriyle' değiştirdiğimi öğrenince küplere binecekti. Özellikle de ilk sıraya Ankara'yı yazdığımı görünce neler olacaktı hiç bilmiyordum.

Okumak istediğim bölümü kabul ettirmek zor olmayacaktı fakat Ankara'ya gitmemi kolay kolay kabullenemeyecekti. Ah Mehmet Saraç'ın izinden gitmeye onun yıllar önce mezun olduğu okula gitmekle başlayacaktım. Ben zaten dış görünüşünü ve güzelliğini annesinden almış fakat karakteri tamamen babasıyla uyuşan bir kızdım. Babasının kızıydım. 

"Katre." diye bağıran Hera'nın sesini duydum. "Yarım saat içinde çıkacağız sen halâ hazırlanmadın mı?" diye konuştu dehşetle. Daha sonra müziğin sesi kesilmişti. "Hayır gelmeyeceğim ben." dedim umursamaz bir tavırla. "Sabah yüzmeye gittim ya yoruldum." diye konuştum masum bir izlenim vermeyi umarak. "Aferin sana Katre." bu defa annemin sesi doldurdu kulaklarımı. 

"Ahu'yla Elfida bile gelmiş aşağıda bekliyorlar." dedi, topuklu ayakkabılarının parkeme çarpma sesleri eşliğinde. "Ne güzel işte yeterince kalabalıksınız ben gelmeyeyim." dedim. Pozisyonumu bile değiştirmediğim için yüzlerini dahi görmüyordum. Hoş gitmek istesem bile şu saatten sonra hazırlanmam imkansızdı. Annem kolumdan tutup beni çrkiştirdipi için yatağımın üzerinde doğruldun. 

"O saçlara sahip olmak için insanlar neler veriyor sen yerlere sürtüyorsun, tebrik ederim." diye konuştu. "Hera'nınkiler daha güzel." diye konuştu Hera'ya doğru gülümserken. O benim 'imalat hatası' olmayan versiyonum gibiydi. Buğday tenli, kızıl saçlı bir afetti. Aslında ben de çok güzeldim, hayalet gibi bembayaz bir ten rengim olmasaydı. Ah kirpiklerim bile turuncuydu. "İkinizde çok güzelsiniz." 

"Şimdi kalk ve hazırlan, yarım saatin var." diye konuştu net tavrıyla annem. "Yarım saatte makyaj bile yapamam." dedim umursamaz bir tavırla. Ya rahibe gibi tüm bedenimi gizleyen bir elbise giyecektim. Ya da tenimin açıkta kalan her bir noktadısını fondotenle normal bir renge getirecektim. 

Ve boynumun arka taraflarını, onun altını yapamadığım için Hera ya da annem yardım edecekti. Aksi halde beni gören herkesin bakışlarının odağı olacaktım, hastalığım var mı diye sorulacaktı. Keşke rönesans sonrasında Avrupa'da doğan bir kadın olsaydım. Muhtemelen beyaz tenim o zaman rağbet görürdü.

"Sen de yarım saatte yapabileceğin bir makyaj yaparsın." diye karşılık verdi annem. "Hayır insanların garip bakışlarına maruz kalmak istemiyorum." dedim net bir tavırla. Sahiden çok sinir bozucu ve özgüven kırıcı bir durumdu. "Katre seninle bu konuyu defalarca konuştuk gayet güzel görünüyorsun, bedeninden çekinme." dedi annem. "Yirmi sekiz dakikan kaldı." diye konuşarak odadan çıktı.

Hera'yla birbirimize bakıyorduk. "Ne giyeceğini seçtin mi?" diye konuştu. Başımı iki yana salladım bu hayır demekti. Kıyafet odama girmiş ve neredeyse birkaç saniye sonra çıkmıştı. "Bunu giyeceksin tabi ki, baksana şuna çok güzel." dedi askısını tuttuğu kırmızı elbiseyi gösterirken. Geçen hafta birlikte alışverişe çıktığımızda almıştık. Ve mini bir eteği vardı, ayrıca askıları incecikti, göğüs dekoltesi yoktu fakat sırt dekoltesi fenaydı. 

KATRE-İ ADALET |+18Where stories live. Discover now