•Ayrılmak için Sevmek, Sevişmek•

2.6K 49 5
                                    

 |Cem Adrian-Kül|

İçimde bir şey kanıyor, keskin bir vedanın yarası sızlıyor

"Çünkü kalbimin diğer yarısına ihtiyacım var. Yarım bir kalple yaşayamam." 

Bir çıkar yol yoktu sanki, bir hücreye hapsedilmiştim ve çıkamıyordum, pencerem bile yoktu. İşin kötü yanı içimde inanç bile yoktu, çıkabileceğime dair bir inanç, sadece öylece oturmuş bu mahkumiyete alışmayı bekliyordum ve bu süreçte de delirmemeye çalışıyordum. Lakin deli gibi gökyüzünü görmek istiyordum, ciğerlerime temiz havayı solumak. Ve özgürlüğüm karşımda duruyordu, gökyüzüm, baharım, yeşilim, mavim, oksijenim. 

Ben mutlu bile olamıyordum çünkü bu özgürlük değildi, sadece canımı daha çok acıtıyordu, acımı başa sarıyor yasımı diri tutuyordu. Arel'i her gördüğümde bunu mu yaşayacaktım. Benim kaderim bu hücrede ölüp gitmek miydi? Hayır hayır kendimi buraya tıkan ben değildim olması gereken buydu. 

"Gerekmiyor." dedi. "Ayrı kalmamız gerekmiyor." aramızdaki bir adımlık mesafeyi yeniden kapatırken. "Sadece aldığın bu aptal karardan vazgeçmen gerekiyor güzel bebeğim." erkeksi sesi yumuşacaktı, yoğundu. Ve aramızdaki bu görünmez çekimin o da farkındaydı. Ne kadar yakın olursak gemileri yakma ihtimalimiz o kadar yüksekti. Bu muydu sınavım tanrım? Bana ruh eşimi gönderip onu kaderimden kendi ellerimle silmemi istemek. 

"Bana güzel bebeğim deme." diye konuştum yeniden aramıza bir adım mesafe sokarken. "Haklısın, tam bir aptal bebek gibi davranıyorsun şu an." sinirlenmiş gibi görünmüyordu sadece umduğunu bulamamıştı sanırım. "Sen de haklısın, fazla aşk bir süre sonra insanı aptala çeviriyor ben yine de doğru olanı yapabilecek kadar cesurum." çekeceğim tüm acılara rağmen bunu seçebilecek kadar cesurum.

"Bu mu cesaretin güzel bebeğim, ikimize de acı çektirmek mi?" dedi yeniden aramızdaki mesafeyi kapatırken. "Yapmam gerekeni yaptım." mekanik soğuk bir sesle yanıtladım onu. Kısacık cümlenin altında söyleyecek çok kelimem anlatacak çok duygum vardı halbuki.

"Yapman gereken beni yarı yolda bırakmak mı? Kendimi geçtim." bakışları üzerimde gezindi. "Kendine bunu yapmak mı?" bakışları soluk gri saçlarımda gezindi sonra. "Arel yemin ederim sadece seni düşündüm ayrılmak isterken. Ne annen ne ben ne de başka bir şey." söyleyecek çok şeyim vardı aynı zamanda hiçbir şeyim. Öyle bir noktadayım ve hiç kolay değildi.

"Beni düşündün?" dedi alay eder bir tavırla. "Beni terk ederken beni düşündün, dün akşam Barlas'la yemek yerken beni düşündün," elaları koyulaşmış o güzel yeşil renginden eser kalmamıştı ve ben ilk defa bu halini görüyordum. "İkinci defa beni çaresiz bırakırken beni düşündün, bana kimsenin veremeyeceği kadar çok zarar verirken de beni düşündün." duraksadı, gözlerime odakladı bakışlarını. "Sen beni ne çok düşünüyormuşsun Katre."

Gözlerim doldu, lakin bunun sebebi ne bana söylediği sözlerdi ne de bana kırgın bakışları. 'Katre'. Adımı söylemişti güzel bebeğim değil ya da aptal bebek değil, Katre. İsmimden bu kadar nefret edeceğimi düşünmezdim özellikle de onun ağzından çıkıyorken. "Ağla." dedi gözlerimin dolduğunu anında fark ederek. "Ağla anasını satayım ben de ağlayayım başka yapacak bir şey bırakmadın çünkü bize."

Derince bir soluk alıp benden birkaç adım uzaklaştı. Pişman mıydı buraya geldiği için? "Ben suçluyum değil mi? Seni kendimden bile çok sevdiğim için ben suçluyum. Seni önemsediğim için mahvolacağımı bile bile ayrıldığım için ben suçluyum." sesim yüksek çıkmıştı lakin titriyordu işte. Çünkü bir insan kalbiyle savaşamazdı. Çünkü bir insan kalbini incitirken kendi de incinirdi. Ve bir insan kalbiyle savaşıyorsa ya yenilecekti ya yenilecekti.

KATRE-İ ADALET |+18Where stories live. Discover now