•İktidarın İzleri•

2.6K 51 28
                                    

Seni turuncu kirpiklerine ölecek kadar sevdiğim için sanıyorsun ki ben sevdiğim herkesi o denli büyük seviyorum.

Kader. Onlarca kelimenin, duygunun, olayın sığabileceği tek kelimeydi sanırım. Ve kader, o süprizlerle doluydu. Bazen olması kesin olan ve sebepler tüm olasılıklar onu gösterirken olmayan olaylarla doluydu. Bazen olmamasına kesin gözüyle bakılan, olmaması için onlarca önlem alınan bir şeyin olmasıydı. Yani kader bazen sadece kaderdi.

Hayat akıp giderken hiç olmadık bir şekilde dışardan bir el müdahale ediyormuşçasına bir hissiyat verebilirdi. Çünkü bazen olacak olan sebeplere ihtiyaç duymazdı. Birden oluverirdi.

Mesela bir gece hiç hesapta yokken bir adama takılı kalırdınız. Halbuki her şey ama her şey o adama takılı kalmamanız için işlemişti hayatınızda. Klişelerden nefret ederdiniz, popüler çocuklar soğuk gelir, umursamaz olanlarından nefret ederdiniz. Ve beladan koşa koşa kaçarsınız. 

Sonra kader tüm bu düzeni alt üst eder. Kontrol edilemez dürtülerinizle yapar bunu. Cehennemden kaçan bir kadını şehvet günahıyla cehennemin prensine bağlar. Yani bembeyazı siyaha bular hem de bulandığı siyaha aşık eder.

Zihnimin içindeki sesler mesela, bu ruh bu bedenle birleştiği günden beri var. İçimi endişeyle dolup taşırır. Sorgularım, doğru olanı yapmaya çalışırım, izlerim, öğrenirim. Her yerde gezer benimle bu endişeler, vesveseler, sesler, olasılıklar, senaryolar. Sonra kader karşına bir adam çıkartır. O sesler bile susar, susturulur.

Sonra öğrenirsin, önceliklerin değişir, güvenirsin. Değiştiğini farkedersin. 

Yoksa hatalar burada mı başlar? Her şey tamamlandı sanıp artık kendini bıraktığında. Biraz olsun gardını indirdiğinde. 

"Güzel bebeğim." dedi Arel yumuşak sesiyle. Bakışlarımı önümdeki pizzadan kaldırıp Arel'e çevirdim. Benim için tabanı ince patates dilimlerinden oluşan bir pizza yapmıştık kahvaltıya. Aslında saat on bire geliyordu neredeyse. "Vejetaryen mı olsam acaba şuna baksana." dedim pizza dilimimin üzerindeki sucuğu alırken. "Baharatlı ceset resmen." parmaklarımın arasında tuttuğum dilimin yarısını ısırdım. Tadı hiçte fena olmayan bir ceset.

"Hayır." dedi Arel beklemediğim bir şekilde karşılık vererek. "Soframda et görmek istiyorum ben." diye konuştu, pizzasından bir parça kesip çatala takarken. "Seni de vejetaryen yapmak gibi bir düşüncem yok." diye karşılık verdim ve sucuğun diğer parçasınıda ağzıma attım. "Senin yemediğin bir yemeği yapmak için mutfağa girip uğraşmam." 

"Yardımcıların yapar." dedim karşılık olarak. Hiç görmemiş olsam da bu evi düzenli ve temiz tutmak için birkaç kişinin çalışıyor olduğuna emindim. "Sen yemiyorsan ben de yemiyorum oldu mu?" diye yanıtladı bu tartışmayı uzatmak istemediği için. Haklı olabilirdi çünkü masada ekmek bile yoktu. Bu dudaklarımın kıvrılmasına sebep oldu. Onunla birlikte olduğum için mutluydum.

"Dün deli gibi yorulmuşum bu arada." diye mırıldandım kendi kendime ve parmaklarımı silip kollarımı esnettim bir iki defa. Bakışları beni bulmuştu, önündeki yemeği yiyor ve beni izliyordu. "Şu anı ne kadar çok hayal ettim biliyor musun?" dedi yumuşak, huzurlu sesiyle. "Masanda esnememi mi?" dedim kıkırdayarak. 

"Seninle sıradan her şeyi yapmayı. Hayatımın en güzel kahvaltısını ediyorum. Dün gece en güzel uykusunu uyudum." diye konuştu ela gözlerini üzerimde tatlı tatlı gezdirirken. Söylediği kelimeler pamuklara sarılmış kalbimi daha da kıpır kıpır yapıyordu sadece. İkimiz arasında o kadar yoğun bir bir çekim vardı ki. Eğer gözle görülebiliyor olsa bedenlerimizden taşan sevginin dizlerimize kadar mutfağı doldurduğunu görürdüm. Öyle güzel bir şeydi.

KATRE-İ ADALET |+18Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon