•İktidarın Varisi•

1.5K 53 25
                                    

Kanunsuz adamlar kanunların koruyucularıyla yan yana geliyordu.

"Merhaba." dedi aynı zarif sesiyle. Tıpkı benimki gibi yeşil gözleri vardı. Ve tıpkı benim yaptığım gibi onun da bakışları benim üzerimde geziniyordu. Üstten birkaç düğmesi açık ve tıpkı Arel'in yaptığı gibi dirseklerime kadar kollarını katladığım beyaz gömleğimde, eteğimde ya da kalın tabanlı siyah kısa botlarımda. "Merhaba." diye karşılık verdim kısacık bir duraksamanın ardından. Normalde olsa elimi uzatırdım fakat bunu yapmak içimden hiç gelmemişti.

Açık olmak gerekirse kendimi rahatsız bile hissetmiştim. Boyu benden uzun gibiydi belki de ayağındaki topuklu ayakkabılardan ötürü öyle hissediyordum. Oldukça zarif görünen güzel bir yüzü vardı, küçük burnu, dolgun dudakları. Dudaklarının sol tarafında küçük bir ben vardı, boynunda ise inci bir kolye. Bunu söylemek hoşuma gitmiyordu ama bu kadın zerafetin beden bulmuş hali gibiydi. 

Annem'in beni gönderdiği kursları anımsadım, nasıl ayakta durmalıyız, çantamızı nasıl tutmalıyız, tanımadığımız bir insanla ilk iletişimimiz nasıl olmalı, nasıl zarif görünürüz. Hepsini tek tek gördüğüm ama yapmayı benimseyemediğim her kurala uygun gibiydi. Ve itiraf etmem gerekirse ortaya asilzade gibi görünen bir kadın çıkıyordu. Ve yine itiraf etmem gerekirse dikkat çekiciydi.

Fakat ben asla öyle bir insan olamazdım. Olamayacağımdan değil, olmak istemediğimden. Hera bile o kadar değildi ki Hera zarif bir kadın olmak konusunda gördüğüm en iyi örnekti. Ağlaması bile çok güzeldi Hera'nın. Gözlerinden yaşlar akar ve sanki konuşuyormuş gibi insanları rahatsız etmeden ağlardı, burnunun akmasına bile izin vermezdi. Ben bağıra çağıra ağlardım mesela. 

"Bir şey ister misiniz?" diye konuştu Selin bana garip bir bakış atarken. "Teşekkürler, kısa kalacağım." diye konuştu Leyla yüzüne bir gülümseme yerleştirirken. Daima gülümse kuralı, ne olursa olsun gülümse. Kim olduğumu biliyordu o, çünkü bakışları sol elimde takılı kaldı. İfadesi bir an bozuldu fakat tekrar o eski mükemmel halini aldı. Kıpkırmızı bir ruju ve hafif bir yüz makyajı vardı. Selin ikimizi baş başa bırakıp çıkmıştı, kapıyı da örtmüştü.

"Katre Saraç sen misin?" diye konuştu düz bir sesle fakat sesinde bariz bir küçümseme hissediliyordu. Daha doğrusu şaşırmış gibiydi. Beni ilk defa mı görüyordu acaba daha farklı bir kadın mı bekliyordu. "Evet." diye konuştum koltuğuma otururken. "Anlamak zor olmuyor aslında." diye konuştu bakışları masamın arkasındaki askıyı bulurken. Cübbem, çantam, evrak çantası ve Arel'in siyah ceketi asılıydı. 

Bu sabah dolabından aldığım yeni bir siyah kruvaze ceket. Arel'in üzerinde gördüğümde ona kruvaze ceketin bu kadar çok yakıştığına inanamamıştım. Eğer Arel'i bir kıyafetle eşleştirecek olsaydım bu üzerinde sürekli gördüğüm siyah gömlek ya da kumaş pantolon olmazdı kesinlikle kruvaze ceket olurdu.

"Nasıl anladınız?" diye konuştum düz bir şekilde çıkartmaya çalıştığım sesimle. "Gömleğinin kolları ve askıdaki ceket." dedi imalı bir sesle. "Arel'i andırıyor." yüzüme refleksif bir gülümse yerleşti fakat bu tamamen sinirdendi. Arel'e bu sabah beyaz gömlek giydirmiştim halbuki, dolabında çok az beyaz gömlek vardı ve çok yakışıklı oluyor olmasına rağmen ben giydirmiştim. Sonra üzerine tıpkı benimki bir ceket seçmiştim. O bana uymuştu aslında benim ona benzeyen tek yanım dirseklerime kadar katladığım kollarımdı.

"Ona benzemeye çalışıyorsun, hayran olunmayacak bir adam gibi değil, değil mi?" diye konuştu ses tonunu değiştirmeden, halâ ayakta bekliyordu. "Burası hukuk bürosu ben de avukatım, burada özel hayatımı konuşmak için oturmuyorum." dedim resmi bir tavırla. Sakin duruyordum durmasına da bedenime uğrayan ve hakim süren duygular hiç güzel değildi. 

KATRE-İ ADALET |+18Where stories live. Discover now