•Barlas Kılıç•

3K 90 38
                                    

Birini kırk defa anardınız ve sonunda karşınıza çıkardı ya. Ya da bir sebebe ihtiyacı olmayan kader durduk yere karşınıza olur olmadık bir şey çıkartırdı. Zihnimin içi karmaşayla doldu sahiden kendi gelmeden adı gelmişti adamın. Barlas Kılıç. Yüzüme bir tebessüm yerleştirdim ve bana uzattığı büyük ellerine karşılık ben de elimi uzattım. Nasırlı elleri beni yumuşak ellerime değdiği an kalp atışlarım daha da hızlanmıştı. Basit bir tokalaşmaydı halbuki. Fakat bu adamı merak ediyordum.

"Memnun oldum." diye konuştum sandalyeme iyice yerleşirken. Yanındaki adam Barlas'ın aksine elini uzatmamıştı ben de sadece bir baş selamı verdim. Barlas'ın keskin bakışlarının ellerime indiğini gördüm, öylece gezinmiş ve sol elimde kilitlenmişti kısa bir an. Muhtemelen 'arel' yazısı dikkatini çekmiş olacak ki birkaç saniye gezindi orada. Selin odadan çıktığında babam konuşmaya başlamıştı. "Evet, başlayabiliriz artık." 

"Memnuniyetle." dedi Barlas kendinden emin sakin bir ses tonunda. "İncelemeniz için bir örnek mail atmıştım zaten." diye devam etti. "Halihazırda açılmış bir dava var ve ben sizin vekaletinizde devam etmek istiyorum. Diğer avukatlara kalırsa zamanaşımına uğrayıp gidecek." kendini beğenmiş bir tavrı vardı. Ve babama karşı meslektaşlarını kötülemişti, babama göre ona bir meslektaşını kötüleyen müvekkil bir başka avukata da onu kötülerdi. Ve evet Mehmet Saraç bile olsanız insanlar sizin yaptığınız işi beğenmeyeniliyorlardı.

"Davanın içeriği hakkında da konuşsak ben bilgi sahibi değilimde." diye konuştum net sesimle. "Tabi ki Mehmet Beye de kısa bir özet göndermiştim zaten. Faili meçhul bir cinayet davasının avukatlığını üstlenmenizi istiyorum." Barlas bakışlarını yanındaki adama çevirdiğinde masanın üzerine koyduğu evrak çantasından mavi bir dosya çıkartıp önüme doğru sürükledi. "Dosyadaki konumunuz nedir?" diye konuştum mavi dosyayı elime alıp babama uzatırken. 

"Oğullarıyım." diye konuştu soğukkanlılıkla. "Katilleri dışarıda rahatça gezen Cem Klıç ve Feride Kılıç'ın oğluyum." yüzünde tek duygu ibaresi oluşmayışı beni ürkütmüştü biraz. Bir insan anne ve babasının ölümünden bahsederken bu kadar duygusuz olamazdı. Tamam ağlamasını sızlanmasını beklemiyordum, durumu artık kabullenmiş ve sindirmiş olabilirdik fakat bu hissizliği normal değildi. 

"Başınız sağolsun." diye konuştum tereddütle. "Sağol." dedi neredeyse mırıldanarak. "Görüyorum ki bir numaralı şüpheli şüpheli Serhan Güngör delil yetersizliği sebebiyle beraat etmek üzere." dedi babam incelediği dosyayı kapatırken. "Öyle ama Serhan dediğimiz adam kendi başına bu işlere kalkışamaz." diye konuştu sakince, kesinlikle konuyu getirmek istediği başka bir yer vardı. 

"Organize bir suç olduğunu mu düşünüyorsunuz?" diye sordu babam. "Sizin dünyanıza göre öyle." dedi Barlas ceketinin kollarını düzeltirken. "Benim dünyama göre de o itin sahibi emir verdi o da yaptı." bakışları yeniden sol elimi bulduğunda istemsizce diğer elimin başparmağı 'arel' yazısına gitmişti. Sanki onu oradan söküp atmak ister gibiydi ve bu ifadesi hiç hoşuma gitmiyordu. 

"Annenin be babanın en yakını sen olduğun için en iyi tahmini sen yürütürsün ama ikinci bir geçmiyor." diye konuştu babam mavi dosyayı işaret ederken. "Serhan Güngör'ün kiminle birlikte çalıştığını düşünüyorsun?" Barlas'ın yüzü duygusuz katı halini muhafaza ediyor olsa da nefretini gizleyemiyordu kesinlikle. "Düşünüyorum değil, çalışıyor." dedi Barlas yanındaki adama evrak dosyasını işaret ederken. 

"Alparslan Arel Çağatay." dudaklarından dökülen isim kalbimin sertçe çarpmasına neden olmuştu fakat bunun sebebi korku ya da başka bir şey değildi. Bunun sebebi Arel'in adını duyunca heyecanlanmamdı. Aşık bir kadındım ve aşık olduğum adamın adı geçtiğinde istemsizce heyecanlanmıştım. Barlas'ın yanındaki adam evrak çantasından çıkarttığı fotoğrafı bana ve babama çevirdi. 

KATRE-İ ADALET |+18Where stories live. Discover now