have

597 85 79
                                    

3. Kişinin ağızından

Jisung, Felix'e mesajlaşmaları göstermeye başlamıştı. Felix ise hem ağlayan arkadaşını teselli etmeye hem de Minho'nun bu derece soğuk yapmasının nedenini anlamaya çalışıyordu. O normalde kimsenin ondan kaçmasını ya da konuşmamasını umursamazdı. Hatta kendinin bile. Minho'nun her şeye karşı umursamaz bir tavrı vardı zaten. Zamanla geçeceğine inanan türlerdendi o. Felix ilk defa Minho'nun trip attığına şahit oluyordu. Bu yüzden vereceği mantıklı bir tesellisi de yoktu.

Jisung ise her şeyin kendi suçu olduğunu hissediyordu. Eğer ondan kaçmayıp kendini bu denli yıpratmasaydı Minho'nun hala eskisi gibi davranacağını düşünüyordu. Öyle bir haldeydi ki Minho'yla eskisi gibi olmazsa düşüncesi kafasını duvarlara sürtmek istemesine sebep oluyordu.

"Felix n'olur yardım et ben nasıl kendimi affettirebilirim?"

Ağlak bir ses tonuyla sorduğu soruya Felix sadece bakmakla yetinmişti. Bir şeyleri açığa çıkarmaya çalışıyordu kafasında. Acaba düşündüğü şey gerçekten olabilir miydi? Bundan çok şüpheleniyordu. Minho da Jisung'dan? Kendi kendine bir şeylere karar vermek istemiyordu ama neredeyse bütün davranışları bu yöndeydi. Jisung bile Minho'nun kendisine olan ilginin farkındayken az ihtimalli bir seçenek değildi.
Belli belirsiz şeylere kafa yormak istemediğinden sadece Jisung'u nasıl affettirecebileceklerini düşünmeye başladı.
Minho'nun Jisung'a ayrı bir düşkünlüğü olduğunun farkındaydı. Eğer Jisung biraz çabalarsa kendini çok kolay bir şekilde affettirirdi. Minho kıyamazdı ona.

"Hadi gel eve geçelim. Bir pasta alırsın. Yarın konuşursunuz."

Jisung daha fazla ağlarsa şişmiş olan gözlerini dahada şişirecek olduğundan kendini sakinleştirmeye çalışmış içinden sayı saymaya başlamıştı. Özellikle sadece tek sayıları sayıyordu. Kafasının boşalması için. Oturduğu yerden ayağa kalkarak lavaboya gitti. Elini yıkayıp yüzüne buz gibi olan suyu çalmıştı. Yüzünü kurulayıp Felix'in yanına geri gitti. Çantasını toplayıp burnunu son kez çektikten sonra arabaya yürümeye başladılar.

...

Lee Minho

Jisung'la aramın kötü olması çok yorucuydu. Onu düşünmemek için ne yaparsam yapayım işe yaramıyordu.
Changbin ile konuştuktan sonra işler daha kötüye gitmişti. Yemek yaparken, oyun oynarken, kedilerimi severken, temizlik yaparken... her şekilde aklıma girmeyi başarıyordu.
Şu anda dalgınlığımdan dolayı neredeyse yakacağım gaobokki de buna dahildi. Fazla kızartmıştım. Felix ve Jisung geleceklerini söylediğikleri için hemen bir şeyler hazırlamaya başlamıştım.

Duyduğum zil sesi ve Dori'nin zile miyavlamasıyla hemen tavadaki gaobokkileri tabaklara koyup kapıyı açmaya gittim. Kapıyı açtığım gibi karşımda gördüğüm yanakları ve kızarmış burnu ile çok tatlı gözüken Jisung ile karşılaşınca istemsiz tebessüm ettim.

"Merhaba Minho"

İçeri geçip ayakkabılarını ve montunu çıkaran Jisung'u izlemeye başladım. Tüm gün sadece onu düşünmüştüm. Şimdi ise bilmem kaç gün sonra benimle yeni yeni konuşmaya başlayınca garip gelmişti bu durum.

"Merhaba, Felix nerede?"

Montunu tam asacakken sorumla birden durakladı. Dudakları düz bir çizgi haline geldi. Bi' dakika Felix'i sorduğum için mi bozuldu?

"Markete gitmişti .gelir birazdan"

Kısık sesiyle söylediklerinden sonra elinde yeni fark ettiğim beyaz kutuyu bana uzattı. Üzerindeki yazılardan meyveli pasta olduğunu anladım. Gülümseyerek bir teşekkür edip mutfağa geçtim. O da peşimden geldi. Koltuğa oturup beni izlemeye başladı. Arkam dönük olmasına rağmen sırtımdaki  bakışlarını hissediyordum. Onunla konuşmadığım için üzülüyor muydu yani? Yaklaşık 1 aydır aklı neredeydi acaba?

CHANEL - MinsungWhere stories live. Discover now