peace

687 86 37
                                    

Han Jisung

Biraz önce Felix ve Changbin'in Seul'e vardığı mesajını aldım. Yarın akşam ise eve arkadaş gruplarını çağıracaklardı ve bunların içinde Hyunjin ve Bangchan vardı. Birde tanımadığım birisi. Aslında Onları da tanıdığım söylenemezdi sadece Hyunjin ile oturup konuşmuşluğum vardı o kadar.
Minho ise akşam olmasına rağmen yoldan geleceklere ramen kaynatıyordu.
Ben ise koltukta rahatça oturamıyor, sallanıyordum. Sanki başka şehirden çocuğum geliyormuş gibi hissediyordum fazla heyecanlıydım ama sadece 4 gün olmuştu. İkisinede fazlaca bağlıydım.
Bir düşündümde şu andan sonra yanımdaki insanlar olmadan yapamazdım. Herkese fazlaca alışmıştım. Felix veya Changbin olmadan bir hayat düşünmek bile istemezdim. Minho olmadan da...

Başımı istemsiz Minho'ya çevirdiğimde mutfak ellerini tezgahına dayamış ramen yanmasın diye izliyordu. Kulağımda hafif bir melodi çalınca onun şarkı mırıldandığını anladım. Sesi çok güzeldi. Sürekli dinlemek isteyeceğim kadar. Aslında Minho'nun her şeyi çok güzeldi. Yakışıklı bir yüzü, kaslı bir bedeni, yüksek düzey geliri ve lüks bir evi vardı. Eskiden duygularını kullanmadığını, özellikleri ile böbürlenen kibirli biri sanardım. Lakin geçen gece uçurum kenarında geçirdiğimiz saatler ve bana anlattığı geçmişi için fikrim değişmişti. O çok duygusal biriydi, nazikti, kırılgan bir yapıya sahip değildi ama yinede zarifti. Çok düşündüğünü fark ettim. Özellikle bana karşı, kelimelerini dikkatli seçmeye ve beni kırmamaya özen gösteriyordu. Aynı zamanda boş konuşan insanlardan nefret etmesine ve her fırsatta belli etmesine rağmen ben ona ilgi alanı olmayan veya onu ilgilendirmeyen bir olay anlattığımda bütün dikkatini bana veriyordu. Yaptığı işi anında bırakıyordu. Bu ise karnımda bazı duyguları alevlendiriyor istemsiz göğsümü sıkıştırıyordu.

Düşüncelerimden alacaklı gibi çalan kapı sesi böldüğünde, günlerdir görmediğim Felix'in geldiğini idrak ettiğim gibi koşuculara tur bindirecek hızda kapıya koştum. Kapıyı kıracak gibi çalanın Felix'den başkası olamayacağı bilincinde olduğum için hızlıca kapıyı açtım. Felix'le göz göze geldiğim gibi elindeki hediye olduğunu tahmin ettiğim paketleri evin rastgele bir bölümüne fırlatır fırlatmaz ne olduğunu anlamadan üzerime yemek bulmuş aslan gibi atlayınca ne yapacağımı şaşırmış dengemi kaybetmiştim. Kucağımdaki Felix'le birlikte yere düşmüştük.

"HAN JİSUNG, HANNİE, HAN, JİSUNGİE, JİSUNG, JİSUNG'UMMM SUNGİEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEM!"

Kulağımın dibinde manyak manyak bağırıp bana sarıldığında bende ona sarılmıştım.

"Bağırmasana kulağımın dibinde kan gelecek şimdi!"

"Asıl sana aldığım çantadan sonra gelecek kan!"

Changbin'i de gördüğümde bize sanki iki gergedan çiftleşmesi izler gibi baktığını fark ettim.
Arkadan koşturan kişinin Minho olduğunu fark ettiğimde kafamı Felix'in öpücüklerinden dolayı çeviremediğimden sadece duymaya çalışarak öylece Felix'e sarılı bekliyordum. Daha sonra onun telaşlı sesini işittim

"ULAN FELİX! İN JİSUNG'UN ÜZERİNDEN İKİ LOKMA BİR ŞEY ZATEN SEN NE DİYE ÜZERİNE ATLIYORSUN DÜZGÜNCE SARILSANA NE DİYE ZARAR VERİYORSUN ÇOCUĞA!"

Onun dediklerini duyunca küçük bir kıkırdama bırakmıştım. Felix üzerimden inmeyip daha çok sarılıp kollarını başıma sarıp yüzü göğsüne bastırdı.

"Bu kız benim o da beni istiyor!"

Nefes alamıyordum resmen ama parfümü güzeldi karanfil ile çileğin bu kadar yakışacağını düşünmemiştim. Parfümü için oyununu bozmayı devam ettirdim.

"Yoooo"

Bu sefer başını kolları arasındaki bana çevirip gülmeden söylemeye çalışıyordu.

"Ula kız sana sarılıp uyuduğum günleri ne çabuk unuttun?"

CHANEL - MinsungTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang