you

920 91 53
                                    

o giderse ben varım...

Han Jisung

Bu gün sabah kendi kendime uyanmıştım. Yani saat altı buçuk gibi. Bende boş durmak istemediğim için Minho'ya kahvaltı hazırlamaya karar vermiştim. Zaten 8.00 - 8.30 civarlarında uyanıyordu.

Hızlıca yorganı üzerimden ittirdim ve ayaklanmaya çalıştım. Ayağa kalktığım gibi cama koştum. İçerisi çok havasız gelmişti. Camı açtığım gibi yüzüme vuran ayaz beni titretmiş bütün uykumu almıştı. Aydınlanan hava, ufuktan yeni yeni görünen güneş ve kuşların sesi enerjimi yükseltiyordu.

Hızlıca banyoya gidip kısa ve sıcak bir duş aldım. Dişlerimi fırçaladım ve yaralarım için olan kremi bileklerime sürdüm. Geçen gün Soonie yanlışlıkla bileklerime cırmıklamıştı. Üzerimde hala bornoz varken saçlarımı hafif kurutup biraz nemli bıraktım.

Hava sabahları çok soğuktu. Sweatlerimi yıkamak istemiyordum. Onun yerine üzerime bir yarım kollu bol bir tişört geçirdim ve altıma bol paça bir pantolon giydim. Kollarım üşüdüğü içinse kumaştan bir ceket aldım. Son olarak Sincaplı terliklerimi ayağıma geçirdim. Çoktan havalanan ve soğumaya başlayan odamın camını kapattım.

Havalansın diye toplamadığım yatağımıda topladım ve telefonumu alıp odamdan çıktım.

Merdivenleri yavaşca indim ve çoktan uyanmış mama bekleyen kedilerin yanına gittim. Dori bana miyavlamaya başladı. Hem Minho Hyung uyanmasın diye hemde daha fazla aç kalmasınlar diye biraz mama koydum kaplarına. Mamaya adeta saldırdıklarında küçük bir gülümseme ile kafalarını okşadım.

Telefonumu siyah mermer mutfak masasına bırakıp. Ezbere bildiğim güzel ve çok sürmeyecek pankek tarifim için malzemeleri çıkarmaya başladım.

Zaten dolapta çeşit çeşit yiyecek vardı. Malzemeleri bulmam çok sürmemişti.
Ben Minho Hyung'tan birçok kez kahvaltı yemiştim. Ama o benden sadece tteobbokki yemişti. Bakalım onun kadar iyi yapabilecek miydim. Bana büyük gelen önlüğü biraz çaba ile taktıktan sonra çırpma kabı bulmaya çalıştım.

Sadece tabak çanağın yerini biliyordum. Bu yüzden bir kap bulmak biraz zamanımı almıştı.

Çırpma kabını bulduğumda ise zaman kaybetmeden ezberimde olan malzemeleri tarifine göre eklemeye başladım.

"2 kaşık vanilin.."

Malzemeleri tek tek koyduktan sonra biraz çırptım ve dökülebileceklerin ağzını kapatıp yerine koydum. Küçük bir bez ile tezgahı temizleyip karıştırma işine geri döndüm.

İstediğim kıvama gelene kadar karıştırmaya başladım. Biraz daha yavaşladım. Sakin sakin çırpıyordum. Cıvıklaşmaya başlayan karışımı buzdolabı poşetine döktüm ve biraz buzdolabına koydum. Tezgahı tekrar sildim ve kaşık çatal çıkarmaya başladım. Bir tavanın içerisine birazcık yağ döktüm ve fazlalık olmadan yaydım. Ocağın altını orta ateşe getirdim. Buzdolabında 2-3 dakika bekleyen Pankeklerin harcını orta büyüklükte yapmaya çalışarak dökmeye başladım.

Bir 10 dakika kadar sonra gayet yeterli pankeklerim olmuştu. Poşetin içinde çok az bir harc kalmıştı. Onları da tavaya dökerken arkamdan gelen adım sesleri duydum.

"Jisung?"

Arkamı döndüğümde Minho'yu gördüm uyanalı çok olmadığı belliydi. Saçları dağılmış, üzerinde laciverte çalan bir sweat vardı. Sadece yüzünü yıkayıp dişlerini fırçalamış duruyordu.

"Günaydın hyung"

"Günaydın. Kahvaltı mı hazırladın?"

Sesinde küçük bir sevinç ve şaşkınlık vardı.

CHANEL - MinsungWhere stories live. Discover now