KIRK ÜÇ - ÇOK HOŞLANIYORUM

6.7K 465 18
                                    

Kaba adam: Bulut.

Bulut: Efendim Azat.

Kaba adam: Annen evde mi?

Bulut: Hayır.

Kaba adam: Gelebilir miyim?

Bulut: Dışarıda çok kötü yağmur yağıyor.

Kaba adam: Olsun.

Bulut: Şemsiyen var mı?

Kaba adam: Yok.

Kaba adam: Ama sorun değil.

Bulut: Tamam.

Kaba adam: Gelebilir miyim?

Bulut: Gel.

Kaba adam: Sana minik bir sürprizim var.

Bulut: Bekliyorummm.

Dün maça yetişmek için koşarken, bileğimi burkmuştum. Yattığım yerden kalkıp çekmeceden uzun çorap alıp giyindim. Bileğimde sargı olduğu için Azat'ın görmesini istemiyordum. Daha sonra pencereye doğru ilerledim. Gökyüzü bulutluydu. Pencereyi açıp, havadan gelen toprak kokusunu içime çektim.

Kapı çalınca kalbim heyecanla atmaya başladı. Nasıl bu kadar çabuk gelmişti? Onu bekletmeden hemen kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açınca yağmurdan ıslanmış bir adet Azat gördüm. Kapşonlu hırkasını kucağında tutmuş, gülümseyerek bana bakıyordu.

"Azat, bu ne? Çabuk geç içeri üşüteceksin." diyerek kolundan tutup içeri çektim.

"Kolay kolay hasta olmam ben." dedi sırıtarak.

"Üstün, basın sırılsıklam olmuş Azat. Hemen çıkarman lazım şunları. Odama geçelim." Ben önden girerken, o da beni takip ediyordu. Odama geçince dolabımda Azat'a olacak bir kıyafet aramaya başladım. Benden daha kalıplıydı. Üstüme büyük gelen bir sweatshirt alıp ona doğru döndüm.

Kucağında bebeği gibi tuttuğu şeyi göstererek sordum. "Bu ne?" Yüzünden o gülümsemesi eksik etmeden bana elindeki şeyi daha yakından gösterince gözlerim sevinçle büyüdü. Kucağında uyuyan küçük bir kedi yavrusu.

"Azat, bu çok tatlı." diyerek parmak uçlarımla kediyi okşamaya başladım.

"Beğendin mi sürprizimi?" Gözlerine bakarak "Hemde çok beğendim." dedim.

"Annen evde olmadığı için getirdim. Şuan sende duramaz. Bu yüzden ben sahiplemeceğim senin için."

Kediyi yavaşça kucağıma alıp, yatağımın üzerine koydum. Azat'ın bileğinden tutarak onu da yatağa oturttum. Az önce onun için çıkardığım sweatshirt'ü eline verdim.

"Üstünü değiştir. Ben de sana sıcak bir şeyler getireyim." Arkamı dönüp gidecekken bileğinden tuttu. "Gitme. Üstümü değişmek için bana yardım et." Ona doğru dönmeden cevap verdim. "Kendin yapabilirsin."

"Yapamam. Senin yapmanı istiyorum. Hem, sen neden evde şu kısacık şortla geziyorsun? Yazık değil mi bana?" Vücudumdaki bütün kan yüzüme akın etmeye başlamıştı. Biranda yüzüm yanmaya başladı.

"Üşüyorum Bulut. Bana yardımcı olmayacak mısın?" Gözlerimi kapattım. Şuan yüzüne bakmaya utanıyordum, ama yapmak istiyordum. Ona yardım etmek istiyordum. Onunla küçük temes içinde olmak heyecan vericiydi. Bu hissi giderek seviyordum. Bu hisse alışmaktan korkuyordum.

Elini bileğinden çekerek dolabımdan temiz bir havlu aldım. Havluyla alıp araladığı bacaklarının arasında durdum. Kafasını kaldırıp alttan bana bakmaya başladı.

"Bana bakma. Üstünü çıkar, gitmene yardım edeceğim. Daha sonra saçlarını kurutmamız lazım. Gözlerini benden ayırmadan üstüne yapışan tişörtü çıkarıp kenara bıraktı. Yatağın üzerinde duran kapşonluyu alıp kafasından geçirdim.

Bana iki benden büyük olan şey, ona tam olmuştu. Sweat'i eteklerinden tutarak kaldırıp koklamaya başladı. "Bulut, bu aynı senin gibi kokuyor. Bende kalabilir mi bu?" Cevap vermeye utandığım için sadece kafamı salladım. Havluyu alıp saçına attım ve kurulamaya başladım.

"Odan çok güzelmiş. Seni yansıtıyor."

"Teşekkür ederim."

"Yarın derse geliyorsun di mi?"

"Evet."

Kuruladıktan sonra havluyla bir kenara bırakıp, saçlarını elimle arkaya doğru tarafındım. Ellerimi tutup, avuç içimi dudaklarına bastırarak öptü.

"Ellerin hep saçımda dolansa keşke. Kokunu hep tenimde hissetsem."

"Azat."

"Efendim Bulut." Gözlerime, bana böyle bakmasına dayanamıyorum. Ben Azat'ı hak ediyor muyum? Onu, onun sevgisini hakedecek hiçbir şey yapmadım. Gözlerim dolunca yüzümü diğer tarafta çevirdim.

"İçecek bir şey ister misin?"

"Kahve olursa içerim."

"Getiriyorum hemen."

Mutfağa geçip kahveleri yaptım. Dolapta duran tarçınlı kurabiyeleri de bir tabağa koyup, hepsini bir tepsiye yerleştirdim ve odama geçtim. İçeri girince yüzümde küçük bir gülümseme belirdi. Azat yerde oturmuş, küçük kediyi seviyordu.

Elimdeki tepsiyi yere bırakıp yanına geçip oturdum. Elimi uzatıp kediyi sevmeye başladım. O kadar tatlıydı ki, bakınca ağlamak istiyordum güzelliğine.

"Nereden buldun bu minik yavruyu?"

"Okulun bahçesinde. Kediyi görünce aklıma sen geldin."

"Teşekkür ederim."

"Ben teşekkür ederim."

"Ne için?"

"Şuan böyle yüz yüze oturduğumuz için."

Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Şuan ona sarılmak istiyorum, ama o cesaretim yok. Bu yüzden konuyu değiştirdim.

"Kahveni iç, soğuyor." diyerek tepsiyi önüne çektim.

Azat'a karşı olan duygularımı ifade edemiyorum ama ondan gerçekten çok hoşlanıyorum. Annem eve gelene kadar benimle kaldı. O gidince içimde bir boşluk hissetmiştim...

☁️

Biliyorum berbat bir bölümdü ama toparlıcaz. Az kaldı zaten 🥺

KABA ADAMIM - BXB Where stories live. Discover now