Öncesi

3.6K 552 293
                                    

Her şeyden önce, feyler ve insanlar, minik ve ücra bir köyde uyum içinde yaşardık. Komşular birbirine yardım eder, zor durumdaki kimse zorda kalmaya devam etmezdi. Haksızlık söz konusu olmaz, eşitlik her şeyden önce gelirdi. Ancak büyük bir sorun vardı: İnsanlar mutlu değildi.

İnsanların mutsuz olmaları için bir sebepleri yoktu ancak biz feylerinkinden farklı yaratılmış gözleri mutlu olmak için var olan sebeplerin hiçbirini görmüyordu. İnsanların tıpkı feylerinki gibi attığı gözüken kalpleri hep daha fazlasını arzuluyordu. Önlerindeki tabaklarda en iyisinden koyun eti ve en kaliteli üzüm varken onların feylerinkinden çok farklı olan akıllarında bir başka hayvanın eti ve bambaşka bir meyve oluyordu. Kışın giydikleri kalın kürkler onları sıcak tutmaya yeterken gelecek kış giymek için hangi hayvanı avlayıp kürkünü derisinden kazımak istediklerini düşünüyorlardı.

İnsanların açgözlülüğü ya onların sonu olacaktı, ya da diğer her şeyin.

Biz feylere göre her şeyin bir zamanı vardı ama bunu umursamıyorduk. Hayatın yaşadığımız şeklinden memnunduk. Çiftçiler hem insanlar hem feyler için yeteri sayıda besin üretiyor, Şifacılar kendilerine gelen hasta ve yaralıları insan ya da fey olarak ayırmıyordu. Darkalar vahşi hayvanları korkutarak kaçırıyor, köyü bu hayvanlardan koruyor ve böylece herkes dış tehditlere karşı güvende kalıyordu. Yiyeceklerimiz varsa yiyor, içeceğimiz varsa içiyor ve giysilerimiz varsa giysiler kullanılmayacak hale gelene dek yeni kalın giysiler için hayvanları avlamayı reddediyorduk. İnsanların bu sistemdeki yeri çoğunlukla uygun giysiler dikmek, ev araçları yapmak ve kışın yakmak için odunları uygun boyutlarda kesmekti.

Ancak dünya değişiyordu. Feyler güçlenmiyordu ama insanlar zalimleşiyordu çünkü daha fazlasını istemek, daha fazlasını yapmak zorunda kalmaktır. Ve bazen de çok daha kötüsünü.

İnsanlar düzeni değiştirmek istediler, kontrolü almak istediler, hükmetmek istediler. Kral ve kraliçenin bile var olduğunu unuttuğu bu topraklar üzerinde korku ve zorbalık kol gezmeye başladı. İnsanlar almaya, almaya ve bunun karşısında hiçbir şey vermemeye başladı. Feylerse sadece çalışıyor ve çalışıyordu. Hem insanlar için hem de kendileri için çalışıyorlardı artık.

Karşı koymadık, koyamadık. Birkaç Darka itiraz etmek istedilerse de bu girişimleri korkunç şekilde başarısız oldu. Aslında "önce"de her şey üç Darka'nın insanlara cesurca baş kaldırması ve böylece başlarından olmalarıyla başladı. Darka'lar cesurdu kuşkusuz, ancak silahlar amansız, insanlar sayıca çok ve merhametsizdi. Yıllardır yanlarındaki evde yaşayan dostlarına gözlerini bile kırpmadan kıydılar. Ölü bedenlerini ibret olsun diye köy meydanındaki kaşıkçı dükkânının hemen solundaki direklere astılar. Üç Darka'dan biri olan, korkusuz ve iriyarı dostum Kara Luken'in kızının, babasının ölüsüne bakarken attığı çığlığı hala, bugün bile duyarım.

Zaten korkan feyler daha çok korkmaya ve buna bir çözüm yolu düşünmeye başladılar.

Savaş nedir bilmeyen feyler küçük de olsa savaşın varlığına insanlar kadar çabuk alışamazdı. Karşı koymak işe yaramazdı ancak saldırmak bir seçenek bile değildi. Büyü gücümüz olsa bile saldıracak kadar güçlü değildik, yardım isteyebileceğimiz kimse de yoktu. Böylece başka bir yol bulundu: Kaçmak.

Ancak nereye? İnsanların dünyasıydı bu, nereye gidersek gidelim, isimleri ve yüzleri farklı olsa da kalpleri ve zihinleri aynı olan onlarla karşılaşacaktık. Başka bir şey olmalıydı, başka bir yer. Güvenli bir yer. Saklanabilmek için değil, var olabilmek için değil, yaşayabilmek için.

Bu dünyada öyle bir yer olmadığı kesindi. Ve böylece başka bir dünya arayışları başladı. Kulağa ne kadar imkânsız gelse de feylerin en güçlü yönleri her daim inançları olmuştu.

Gümüş YürekWhere stories live. Discover now