6. Bölüm

241 13 4
                                    

***

Ceren yerini kaybetmiş gibi hissediyordu. Gözyaşları yanağını sularken nemini unutan asfalta duvara sürtünerek çöktü. Titreyen sağ eli kiraz dudaklarında yer bulduğunda siyah gözlerinin en derinine acı oturdu. Poyraz'ın onu nasıl sevdiğini anımsadı. Anımsadıkça da kalbinde ki büyük boşluğu daha çok hissetti.

''Çok sevdim ben. Çok...'' diye mırıldanırken titreyen ellerini beyaz elbisesinin örttüğü dizlerine koydu. Canını acıtmak istercesine sıkarken hatıralarında boğuldu. Onu seven gözlerin başkasını gördüğünü biliyordu. Bir insan için ne acıydı sevilmemek. Ne acıydı sevdiğinin sevdiği insanı senin de ölesiye sevmen. Ceren kalbini dinlemek istemiyordu. Çünkü kalbinin tüm sözleri ona inanılmaz büyük acılar veriyordu. Ceren tüm gücünü kaybetmiş gibi hissediyordu. Titreyen elleri ile elbisesinin cebine uzandı. Eline aldığı telefonda kimi arayacağını düşündü. Ama kimsesizliğini bir daha hisseder gibi oldu. Çünkü uzun yıllardır ailesi ile konuşmuyordu. Kerem'i aramayı düşündü bir an ama yapamadı. Gözyaşları yanağına süzülürken Barış'ın isminin üzerinde durdu parmağı. Çaresizce kulağına götürdüğü telefonu cevabını buldu.

''Evet?''

Sesi titredi Ceren'in. Dolan gözleri yanağına uzun yollar çizerken ''Barış...'' diye mırıldandı. Barış duyduğu sesle adeta dünyası alt üst olmuştu. Şaşkınlıkla ''Ceren? Sen misin?'' diyebildi. Ceren hıçkırıklarına boğulurken güçlükle ''Barış, iyi değilim. Ne olur beni gelip al.'' Dedi. Barış uzun yıllardır hasretini çektiği kadına yine kıyamadı.

''Hemen geliyorum neredesin?''

Ceren yerini söylediğinde Barış hızla koltuktan kalktı. Dilan merakla kocasına bakıp ''Nereye hayatım?'' dedi. Barış karısına gözlerini çevirirken ' Eski aşkıma' diyemedi.

''Arkadaşımın bana ihtiyacı var canım. Çıkmam gerek. 'dedikten sonra koşar adım arabasının anahtarını alıp evden çıktı. Dilan ise sekiz yıllık eşinin arkasından merakla baka kalmıştı. Barış yıllardır unutamadığı kadına gidiyordu. Ne söyleyeceğini, nasıl tepki vereceğini hiç bilmiyordu. Tam on altı yıl önce bir gecede kaybetmişti gece gözleri. Sanki gözlerindeki karanlık gibi koca bir hiçliğe gizlenmişti. Barış çok aramasına rağmen ona ulaşamamıştı. Çok sonraları Ayşe'den öğrenmişti her şeyi. Ceren onun can dostunu Poyraz'ı seviyordu. Kaldıramadığı gerçekler yüzünden gitmişti. Terk etmişti Barış'ı. Barış köprüye yaklaştığında girişteki duvara sırtını yaslayıp yerde çökmüş bir halde ağlayan Ceren'i gördü. İki eli ile direksiyonu sıkarken çoktan sol şeritte durmuştu. Dolan gözleri kaybettiği kadına bakarken ''Hiç değişmemişsin. Hala aynısın. Kırılgan, ürkek, güzel, gece gözlü kızsın.'' Diye mırıldandı. Yavaş hareketlerle arabadan çıkıp yılların kaybedemediği geçmişine adımladı. Ceren'in tam önünde durduğunda genç kızın gözlerindeki yorgunluğu fark etti. Endişe ile yere çöküp Ceren'in iki kolunu biraz tereddütlü tuttu.

''Ceren? İyi misin?''

Ceren sadece sayıklıyordu. Tüm yaşanılanlara güçsüzce haykırıyordu ama küçük harflerle.

''Benim hatam. Benim... Neden unutamadım ki? Neden geri döndüm? Neden? Şimdi ben ne yapacağım? Onun izleri tenimde kalırken ben nasıl yaşayacağım?''

Barış endişe ile sarstı Ceren'i.

''Ceren? Ben buradayım. Bak bana. Hadi...''

Ceren nemli gözlerini yeni fark ettiği Barış'a çevirdi. O an kimsesizliğinin izdihamında yüzünü Barışsın göğsüne gömdü. Akıttıkça akıttı pınarlarını. Hiç dinmedi sızısı. Kalbi yarıldıkça daha çok ağladı gece gözleri. Barış bedenine sımsıkı sarıldığı kadının papatya kokusunu içine çekti. Bahar sanki onda gizlenmiş gibiydi. Barış ne söyleyeceğini bilemiyordu. Tek istediği susmaktı. Hiç konuşmamak...

SENDEN BANA KALAN...Where stories live. Discover now