9. Bölüm

251 14 3
                                    

BÖÜM ŞARKIMIZ HALİL SEZAİ- GİT 

MEDİADAKİ- POYRAZ 

***

Bazen ayrılık görülmezdi. Birbirine kenetlenen eller hiç ayrılmayacağını sanırdı. Ama gerçek çok başkaydı. Gün gelmişti Poyraz çok sevdiği kadından ölüm nedeniyle ayrılmıştı. Poyraz için artık sadece oğlu vardı. Ama ne yazıktır ki acısından oğluna hak ettiği ilgiyi verememişti. Poyraz çok denemişti yeniden hayata başlamaya ama her seferinde sevdiği kadının mezarına dönüşü çok ağır oluyordu.

Poyraz elinde defter uzun süre oturdu mezarın başında. Sanki Poyraz tüm benliğini unutmuştu burada. Ama tek bir şey vardı öğrenmesi gereken. Çok okudu Poyraz. Defterin her sayfasını acısıyla karıştırarak okudu ta ki o sayfaya gelene kadar.

20.05. 2014

Ölümü hissediyorum. Poyraz'ın gözlerine her baktığımda öleceğim diyorum. Bu nasıl bir şeydir böyle? Bir insan nasıl hisseder geleceğini? Ben en başından biliyordum ondan ayrılacağımı. Onsuz kalacağımı ta en başından biliyordum. Ve korkarım ki Ceren ben olmadığımda sözünü tutamayacaktı. Bazen kendimi onun yerine koyuyorum. Sevdiğim adamı en yakın arkadaşıma bırakıp çok uzaklara gitmek çok zor olurdu. Onsuz yaşamak acıdan başka bir şey getirmezdi bana. Sonra bir söz versem can kardeşime nasıl tutardım ki?

Ona nasıl derdim?'' Sen ölürsen senden bana kalanlar emanet. Sevdiğin adamı yeniden ayağa kaldırırım.''

Ben bunu nasıl derdim? O kadar bencildim ki kardeşime bu zor görevi vermiştim. Çünkü biliyordum onun aşkının büyüklüğünü. Poyraz'ı başkasıyla düşünürken deli gibi kıskanan ben, ölünce can kardeşimle evlensin istiyordum. Çünkü benden kalan her şeye gözü gibi bakacak olan tek kişi Ceren'di.

***

Poyraz ''Sevemezler aşkım. Kimse beni senin gibi sevemez. Gözlerini bağışladığın insan bile bana senin gibi bakamaz.'' Dedi.

Poyraz nemli gözlerini de kendiyle beraber alıp kalktı ayağa. Elindeki defteri kapatıp sımsıkı tutarken yavaş adımlarıyla toprak yolu sevdiğini arkasında bırakarak yürümeye başladı.

Poyraz güçsüzdü... Her daim aşk ve acı sarhoşu bir adamdı. Öyle boştu ki tutunacak bir dalı yoktu bu dünyada. Çünkü o güneşi battıktan sonra ne nefes aldı ne de ümit eder oldu. Ayşe'yi gören gözleri o yokken başkasını hiç görmedi bile. Poyraz çoktan kaybolmuştu. Onu bir görselerdi nasıl mahvolduğunu görürlerdi. Aşk acısından gecesi gündüzüne karışmıştı.

Ceren gözlerini aynı yerde araladı. O çoktan unutulmuştu. Yavaşça doğrulduğunda çamura bulanan kıyafetleri ve üzerine bakındı. Düştüğü içler acısı hal karşısında gözyaşlarına hâkim olamadı. Yalnızlık bir derin kuyu gibiydi. İçine taş atsan kolaydı da geri bu taşı kim çıkaracaktı? İşte Ceren'de aynı böyleydi kuyuya düşen taş ve maalesef onu kör karanlıktan çıkaracak kimse yoktu.

Ceren sırtını yıkık evinin duvarına yasladı. Uzun uzun düşündü. Öyle bir hale gelmişti ki her şey onun için anlamını yitirmişti. Ceren umutsuzca oturuyordu onu izleyen gözlerden habersiz.

Poyraz uzun süre yürümüştü. Kendini Ceren'in evinin önünde bulduğunda çınar ağacının ardına gizlenip uzun süre izledi umutsuz vakayı.

''Sende benim gibisin. Ama imkânsız Ceren... Ayşe böyle bir şey istese bile ben seninle olamam. Seni üzerim.'' Diye mırıldandı. Ceren ayağa kalkmaya çalıştığında başının dönmesi ile duvardan destek alarak dizleri üzerine çöküverdi. Damarlarında hissettiği yanma onu güçsüzleştirirken burnunda kırmızı sıvı süzüldü.

SENDEN BANA KALAN...Onde histórias criam vida. Descubra agora