Masasına doğru yaklaştı Jungkook. Kaşları çatılmıştı. "Neyin derdinde olacağım Taehyung? Elbette gidilecek programda şirketimizi iyi temsil edecek bir ekip oluşturmanın. Böylesine önemli bir programa amacından sapmak için hazırda bekleyen bir ekiple gidemem."

"Madem bu kadar önem veriyorsun buna, o zaman Jimin'in işten çıkmasına engel olacaktın." dedi düşünmeden Taehyung. Birkaç dakikadır konunun buraya gelmesini bekliyordu. Jungkook öylece durdu. "Sen bilmiyor olabilirsin ama geçen sene programı şirketimiz üstlendiğinde her şeyiyle sadece Jimin ilgilendi ve tüm zamanların en iyisi seçildik. Demem o ki, sen yokken de burada böylesine büyük işleri üstlenecek insanlar vardı. Hala da var. O yüzden bazı işleri bırak da yapması gereken kişiler yapsın. Her şeyi üstlenmek zorunda değilsin."

Tüm bu konuşmanın sonunda Jungkook tek bir şeye takıldı. "Ben Jimin'in çıkmasını istemedim, ona eğer bir şeyler yolunda gitmezse diğer şirkete döneceğimi ve kendisinin de eski pozisyonuna geri döneceğini temenni etmiştim." dedi kendini savunurcasına. Bu yersiz suçlamadan bıkmıştı artık. O yüzden kendini açıkladı. "Ama o gitmeyi tercih etti. Demek ki şu anki iş yerinde gayet mutlu." dedi ama son cümleyi söylerken çenesi kasılmıştı.

Sonunda konuşma istediği yere vardığında kollarını göğsünde birleştirdi Taehyung. Yüz ifadesini sabit tutuyordu. "Mutlu olup olmadığı konusunda emin değilim. Sonuçta stajını bile burada yaptı. Tek seferde her şeyi unutup orada devam etmesi zor." 

Jungkook onu dinledi. İstemsizce dudaklarından bir, "Hiç de öyle görünmüyor." kaçtı.

Taehyung'un dudaklarından istemsizce bir hah çıktı. "Nasıl görünecekti? Eski iş yerime dönmek istiyorum diye ağlasın mı? Anlamak isteyene çok şey anlatıyor Jimin, merak ediyorsan."

Onun imalı ses tonuyla birlikte daldığı düşüncelerden çıktı Jungkook. Kendini toparladı ve dümdüz bir ifadeyle baktı Taehyung'a.  "Neyi merak edecekmişim?" dedi umursamazca. "İşten çıkan her personelin neler yaptığını merak etseydim bunun sonu gelmezdi. Herkes kendine bir yol çizmenin peşinde ve Jimin de onlardan biri."

Mümkün olan en hızlı şekilde tüm o düşünceli halinden uzaklaştı Jungkook. Taehyung'un onu Jimin hakkında düşünüyormuş gibi görmesini istememişti. Aslında kimsenin onu öyle görmesini istemiyordu. Diğer tüm personellerden bir farkı olduğunu anlasınlar istemiyordu. O yüzden kimseyi umursamayan ruh haline beklemeden geri döndü. Bunu bu kadar çabuk yapıyor olması inanılmazdı.

Ve ah, bunu yanlış kişiye yapıyordu.

Taehyung, Jungkook bilmese de onun içini bilirdi.

Bu yüzden onun o sözde umursamaz konuşmasını dinlemedi bile. Gülümseyerek çıktı ofisten. Sonuçta yapmak istediğini yapmıştı.

&

Nisan ayının son haftası Jimin kendi ekibini oluşturmuştu.

Ve beklediğinin aksine kimse onun bu görevi üstlenmesine şaşırmamıştı. Jimin şaşırmalarını beklemişti evet, çünkü o daha yeni burada işe başlamıştı, emindi ki kendisinden daha iyi personeller bu işin üstesinden gelebilirdi ama öyle olmamıştı işte.

Yine de elinden geleni yaptı ve kendisinin de dahil olduğu yedi kişilik bir ekip oluşturdu.

Ve şimdi on günlük program için bavulunu hazırlıyordu.

Başında bekleyen Taehyung'la birlikte.

"Şu trençkotunu alsana. Rengi çok güzel." dedi koyu yeşil trençkotu işaret ederken. Jimin kısa bir an trençkotuna baktı ve başını salladı. "Olur. Alırım."

505 | kookminWhere stories live. Discover now