12. Pişmanlıklar

1.4K 84 18
                                    


Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn

Sıcaktan bunaldım. Sızlanarak kolları etrafında arkamı döndüm. "Of Uğur! Yandım ya." Mırıltı sesi geldi arkamdan. Kafamın altındaki yastığı kollarıma çektiğimde yüzüm soğuk çarşafa değdi. Uğur'un kolu belimi sarıp yine kendine çekti. Enseme ılık nefesi vurduğunda bir kez daha sızlandım. Gözlerim hala kapalıydı ama uzanıp saçlarımı tepemde topladım. Uğur'un kolunu da belimden itmeye çalıştım ama koca cüssesi kıpırdamadı. "Uğur! Klimanın ayarını yükselt bari." Yine mırıltısı kulağıma geldi. Oflayarak gözlerimi açtım. İtmeye çalıştım daha da yaklaştı. Sonunda pes edip ona döndüm. Yine mırıltılar. Kafasını yastıkta geri itip belimden çekti. Benim kafam da onun yastığına düştüğünde kabul etmiştim. Bu adamın kesinlikle temas bağımlılığı vardı.

Uykudayken ne de gergindi.

Kaşları çatık. Alnına saçları dökülmüş. Dudaklarını büzmüş. Dudakları. Elimi yanağımın altına koydum. İçim kıpır kıpırdı. Uzanıp alnındaki saçları yüzünden çektim. "Ne yakışıklısın be Uğur." Mırıltıma karşı homurdandı. Sessizce kıkırdadığımda belimdeki koluyla beni iyice kendine çekti. Daha fazla ne kadar yaklaşabilirdik bilmiyorum. Kafasını göğsüme eğip yaslandı. Elimi yanağımın altından çekip boynuna sardım. Sıcaktı ama olsun. Sıcak nefesi ince askılı bluzumun açıkta bıraktığı göğsüme değdi. Sıcağa alıştığımda gözlerim yine kapandı. Gece kıpırtılarla geçti. Bir ara Uğur'un kalktığını hissettim. Sıcaklık gitti. Bir ara enseme bir bez değdi. Sabah gözlerimi açtığımda ise şok olmuştum. Uğur. Pardon. Uğur ve kasları. Tişörtü üzerinde değildi. Eli hala belimdeydi. İkimiz de aynı yastıktaydık ve vücudum kaslı vücuduna yaslıydı. Nefes nasıl alınıyordu?

İstemsizce kasıldım. Gözlerim duvardaki saate değdi. Yediye on beş dakika vardı. Pazartesiydi. Uğur'un işe kaçta gittiğini bilmiyordum. Belki de uyuyakalmıştı. Emel abla saat dokuzda açardı lokantayı ama onun da kaçta lokantaya gittiğini bilmiyordum. Elim Uğur'un göğsünde duruyordu. Kendime çekmek istedim ama çalan alarmla gözlerimi aceleyle kapattım. Uğur kıpırdandı. Elini belimden çekip hemen alarmı susturdu. Gerindi. Bu sırada hala vücuduna yaslıyım. Elleri enseme düşen saçlarımı toplayıp benden uzaklaştırdı. Gözlerimi kapalı tutmaya çalıştım ama nefesimi kontrol etmekte zorlandım. Parmakları yanağımda dolaştı ve kısık gülüşünü duydum. Gözlerimi tam açacaktım ki uzanıp yanağımdan öptü. Fısıltısını duydum. "Ne güzelsin be Bahar."

Sonra yavaşça uzaklaştı benden. Utancımdan sanırım gözlerimi açmamak için direniyordum. Dolap kapaklarının sesinden sonra kapı açıldı ve kapandı. Tuttuğum nefesimi bıraktım. Gözlerimi açıp telefonuma uzandım. Kızların gruptaki mesajlarına cevap verdim. Duru'nun attığı videolardan birkaçını izledim. Hepsini izlesem sanırım tüm günümü alırdı...

Kapı açıldı ve benim uyuyor taklidi yapmak için hiç vaktim yoktu. Uğur gülümsedi ben de mal mal baktım. Siyah takım elbisesi, henüz bağlanmamış kravatı, serseri saçları... "Günaydın. Çok ses mi yaptım?" Çocuğa böyle bakma! Zor da olsa ben de tebessüm ettim. "Yok. Az önce uyandım." Gözlerini kırpıştırıp içeriye girdi. Aynanın karşısında saçlarını düzeltmeye çalıştı. "Ne yapacaksın bugün?" Oflayarak sırt üstü yatıp tavana baktım. "Hala cevap gelmedi. Emel ablaya yardıma gideceğim." Ofladığında bakışlarım ona döndü. Hala kravatıyla uğraşıyordu. Tereddüt etsem de sordum. "Yardıma ihtiyacın var mı?" Aynadan bakışlarımız karşılaştığında tek kaşını kaldırdı. "Kravat takmayı biliyor musun?" dediğinde doğrulup dizlerimin üstünde ona baktım. "Babamın kravatlarını ben bağlardım." Yanlış anlamasından korkmuştum. Açıklamam bundandı. Bana dönüp ellerini sıkıntıyla çekti. Ona uzandığımda bakışları üstümde gezdi. Kravatını tutup düzelttim. "Çeyizindekileri de kullan." dediğinde afallayarak yüzüne baktım. Başparmağını dudak kenarına bastırıp güldü. "Efendim?" dediğimde yatağa biraz daha yaklaştı. Hala kravatını tam yapamamıştım. "Diyorum ki şu kırmızı gecelik ne efil efildir, yani sen rahat et diye..." her kelimesinde gözlerimin büyüdüğüne şahit oldu. En sonunda da yandan bir sille koluna geçirdim. "Düştük senin de ağzına ya." dediğimde bıyık altından "Keşke." dediğini duydum ama duymamazlıktan geldim. Deli midir nedir? Ay! Sıcak oldu. Yanaklarım mı ısındı? Sinire bulanmış utancımla beraber son hamleyi de yapıp kravatını bağladım. Bir de toz alırmış gibi göğsüne vurduğumda hala gülüyordu. "Hadi. Hadi. Sabah sabah senle mi uğraşacağım ya?" Kahkaha attığında bir kez daha göğsüne vurdum. "Emel ablayı uyandıracaksın be!" dediğimde gülerek aynaya dönüp saçlarını düzeltti. "Oho! Annem uyandı. Üstüne bize kahvaltı hazırlayıp işe gitti bile." dediğinde yataktan aşağı kendimi bırakmıştım bile. "Ya," deyip dolabın kenarında duran Uğur'u itekledim. "Neden söylemiyorsun daha önce? Beraber gidecektik. Of!" Ne giymem lazımdı? Şu kırmızı elbise? Yok ya. Ne o öyle yeni gelin gibi. Yeni gelinim! Of!Of! "Kahverengi elbiseyi giy. O sana çok yakışıyor." Arkamdaki sesle irkildim ama odağımı bozmadım. Biraz daha baktıktan sonra elim kahverengiye gittiğinde arkamdan gülme sesi geldi. Ters ters baktım. "Uğur sen niye hala oyalanıyorsun ya?" dedim o kendine parfüm sıkarken. "Çıkıyorum yavrum." Keyifli sesine karşılık duraksadım. Gerçek bir evlilik içinde olduğumu hissettiğim anlardan biri. Uğur son bakışlarını da aynadan attıktan sonra kapıyı açtı. Peşinden gittiğimde masadaki kahvaltılıkları gördüm. Uğur'un masaya oturmayacağı belliydi. "Kahvaltı etmeden mi gideceksin?" Uğur tabağın üstündeki sandviçi alıp ısırdı. "Kahvaltı pek yapmam." derken kapıyı açmıştı. Kapıya istemsizce yaslanırken ayakkabılarını giydi. Asansöre doğru yönelmişti ki durup geri döndü. "Bir şey mi unuttun?" diye sorduğumda kafasını iki yana salladı. Eğilip yanağımdan öptüğünde ise nefesimi tutmuştum. Hafifçe geri çekilip gözlerini dudaklarıma değdirdi. "Görüşürüz." dedi ve dudaklarının kıvrılmasını izledim. İki saniye sonra ise asansörden bana el sallamıştı. O aşağı giderken bile kendime gelemediğim için yanaklarıma ellerimi bastırıp gözlerimi tavana kaldırdım.

SÖZDE ARKADAŞ (FİNAL)Where stories live. Discover now