2.Fotoğraf Çekimi

1.5K 93 16
                                    


 İki elimi de Uğur'un omzuna koydum. Gülerek belime kollarını sarıp beni kendine çekti. "Aynen öyle lütfen bozmayın." Kameranın sesi geldiğinde fotoğrafçı farklı bir açıdan çekmek için benim arka tarafıma geçti. Uğur'un ılık nefesi alnıma değdiğinde nefesimi tuttum. "Niye gerginsin bu kadar?"

Yüzümü ondan saklayıp omzuna yatırdım başımı. "Abla yasta herhalde?"

Kaşlarımı çatıp Uğur'dan ayrıldım. Ellerimi de belime dayayıp Duru'nun yanında duran fotoğrafçıya baktım. "Ne diyorsun kardeşim? Çek işte." Uğur gevşek gevşek gülüp belimi bir kez daha tuttu. Bu adamda dokunma hastalığı yoksa ben de bir şey bilmiyorum... "Gergin abisi. Ondan hep."

"Ne abisi be!?" Fotoğrafçı sabır çekip mola verdiğini söyledi. Ofladım. 30 derece sıcağın altında yaptığımız çekimi bir ben erken bitmesini istiyordum sanırım. Elimi yelpaze yapıp yüzüme doğru sallarken Duru yanıma koşup elindeki kağıt parçasıyla beni serinletmeye çalıştı. Yarın düğün günümüzdü. Nasıl bu kadar erken bulabildi gerçekten bilmiyorum ama yarın Uğur'la evlenecektik. Sonra da tayin işlemine başvuracaktık. Bir ay içinde dava sonuçlanabilirmiş. Reddedilirsem hem evli olacaktım hem de Gümüşhane yolcusu...

Ben düğün fotoğrafı olmasını pek istememiştim sonuçta anlaşmalı bir evlilikti ama Uğur ısrar etmişti. Hem iş yeri için hem ailelerimiz için bunun olması gerektiğini savunmuştu. Bu yüzden kına öncesi hemen bir ormanda çekim ayarlamıştı. Etrafımız Pinterest'ten fırlamış gibiydi. Bunu çok sevmiştim ama devasa ağaçlar bile yakıcı güneşten koruyamamıştı bizi. Uğur kravatını gevşetti. Üzerinde isteme günü giydiği krem renkli takım elbisesine benzer bir takım elbisesi vardı. Rengi aynıydı ama bu daha spor duruyordu. Ben ise soluk mavi bir elbise giymiştim. Omuzları hafif bol ve göğüs kısmı kare şeklindeydi. Dizimin bir karış üstünde bitiyordu ve yandan hafif bir yırtmacı vardı. Boynuma beyaz çiçekli bir kolye takmıştım. Kahverengi düz saçlarım ise omuzumun hemen üstüne salıktı.

"Sakinleştin mi?"

Ilık nefesi enseme vurduğunda geriye döndüm ve bana uzattığı su şişesini aldım. "Ya ne oldu? Evlilik heyecanı mı gelin hanım?" Ters ters bakıp suyu kafama diktim. Karşımda gülmeye devam ediyordu. "Uğur beni kötü konuşturma."

Ceketinin cebinden çıkardığı gözlüğü takıp cevap verdi. "Talk dirty me be yavrum." Şişeyi koluna vurdum ve arkamı döndüm. "Bak sen çok alıştın vurmaya. Evlendiğimizde döversin de beni."

Saçlarını yolmak istiyorum.

Çok geçmeden yeniden poz vermek için pozisyon aldık. Uğur gülerek bana gelirken artık ben de sinirden gülüyordum. Ellerini belime koyup beni kendine çekti. "Heh. Gül şöyle ya. Gül diye sabahtan beri perperişan oldum be Bahar."

"Abi elini biraz aşağıda tut." Gözlerimi kocaman açıp fotoğrafçıya döndüm. Sınır. Sınır çok ince bir çizgi. "Çek kardeşim işte fotoğrafları ne uğraştırdın ya!?"

Fotoğrafçı bir anda durdu. Hepimiz durduk. Uğur kuşkuyla baktı fotoğrafçıya. "Artık bahtınıza ne çıkarsa abla."

Abla senin

Deklanşör sesi art arda gelmeye başlayınca iyice sinirlenip kahkaha atmaya başladım. Uğur da bana katıldı. "Adamı da delirttin."

Kollarımı boynuna doladım. "Kendime yeni danışanlar yaratıyorum."

"Kız boş ver devlet memuru olup ne yapacaksın? Gel bizim şirkete pazarlamacı olarak başla." Yerimizde hafifçe sallanırken ne ara dans etmeye başlamıştık bilmiyorum. "Yok ben kaldıramam özel sektör." Sonra bir süre sustuk, yerimizde hafifçe sallandık.

SÖZDE ARKADAŞ (FİNAL)Where stories live. Discover now