17. Beklenti

Beginne am Anfang
                                    

Şaka mı yapıyordu? Kendisi harika bir komutan ve eğitmendi. Bunu bildiğini zannediyordum. Meğer Sessiz ve renksiz prens bunca zaman kendini suçluyordu. Tıpkı benim gibi. Büyüm sanki lanetime dönüşmüştü. Onu kontrol edememek hem beni hem etrafımdakileri- bu komutan prens bile olsa- üzüyor ve suçlu hissettiriyordu. Bunu düzeltmem lazımdı ve bu bir tek benim yapabileceğim bir şeydi. Büyümü istediğim gibi yönlendirememek benim kabahatimdi. Bunun suçunu kimseye yükleyemezdim, herkes elinden geleni hatta daha fazlasını yapıyordu. Özellikle de Prens Viridian. Boş bir dakikası bile yoktu. Programı benim yüzümden çok doluydu.

Büyücülük eğitimine geçtiğimizde ne kadar yorgun olursam olayım daha çok gayret ettim. Önce kendimi savunmak adına bana buzdan hançerler yapmamı istedi. Nasıl yapacağımı sorduğumda ise bir miktar suyu havaya kaldırmamı istedi. Dediğini yaptım.

Veliaht prens beklediğimden de yetenekliydi. Havada süzülen suları rüzgarıyla ilk başta sivri birer üçgene çevirdi ardından da ani bir esintiyle buza dönüşmelerini sağladı. Daha önce hiçbir rüzgar çağırıcının bunu yapabildiğini duymamıştım.

 "Ben bunu havayla yaptım. Sen ise suyun kendisiyle yapabilirsin. Ona önce şekil vermeyi dene ardından da birer buza dönüştüklerini hayal et ve uygula." 

Bakışlarımdaki belirsizliği yakalamıştı. "Önce kendine inan," Arkama geçtiğinde şaşırmıştım. Sözleri ise daha da şaşırtıcıydı. "Beraber yapalım." 

Yakınlığını umursamamaya çalışarak kanaldaki suya odaklandım. Hareketlerimizin uyumu ve dengesi balo gecesini hatırlatmıştı. O gün biz dans etmiştik, şimdi ise rüzgar ve su dans ediyordu. Kollarımı nasıl kullanmam gerektiğinde takılırsam yardım ediyordu. 

"Elementlerimiz farklı fakat onları kullanma şeklimizin çok da farklı olduğunu düşünmüyorum." Dediği gibiydi. Neredeyse aynı hareketleri yapıyorduk ve işe yarıyordu. Su ve rüzgar birbirini çevreliyor birbirine destek oluyordu. İlk denemede su buza dönüşmek yerine patlayarak etrafa saçıldı ve ıslanmamıza sebep oldu fakat ikinci denemede başarmıştık. 

Prens geri çekildi. "Şimdi bunu kendi başına yapman gerekiyor."

Kendi başıma üçüncü denemede tam pes ettiğim bir anda başarmıştım. Karşımda üç tane en sert nesneleri bile kesebilecek keskinlikte buzdan hançerler duruyordu. Büyük bir sevinç yaşadığım için onları yanlışlıkla fırlatmıştım, neyse ki prens son anda eğilerek arkasındaki geniş ağaca saplanan buzdan hançerlerden kurtulmayı başardı. "Benim öğrettiğim yöntemle bana suikast düzenleyeceğin hiç aklıma gelmezdi."

Konuştuğunda stresle kasılan bedenim gevşemişti ve kısa bir kahkaha attım. "Benimle idare etmen gerekecek dediğinde yanılıyordun. Tam tersi, çok şanslıyım. Çok iyi bir öğretmene sahibim."

***

Yumurtamı bana getir Kurtarıcı! Kralınız yumurtamı benden çaldı. Onu bana getir.

"Kraldaki sahte yumurta! Senin yumurtan değil."

Hayır Kurtarıcı. Eksik biliyorsun, kral bu sefer gerçek yumurtayı çaldı. Onu bana getir!

Sıçrayarak uyandım. Hâlâ ejderhanın buyurgan sesi kulaklarımda çınlıyordu. Geçtiğimiz hafta boyunca anne ejderhanın beni unuttuğunu düşünmekle aptallık etmiştim. Doğruldum ve komodinde duran sönmüş yarım mumu alarak parmak uçlarımda koridora çıktım. Koridoru aydınlatan en yakındaki gaz lambasından mumu yakıp söndürmemeye dikkat ederek odama döndüm ve tüm odayı talan etmiş olmayı umursamadan birkaç tane kağıtla kalem bulmayı başarmıştım. Henüz güneş doğmamıştı bile. Yatağımın kenarına koyduğum mum ışığıyla bunca zaman susturduğum iç sesimi kağıda yansıtmaya başladım. Bunları kimseye anlatamıyor olabilirdim ama kağıt beni dinlerdi. Kelimelerim çizgilere dönüştü, çizgiler şekillere. Ve en sonunda gerçeklikle yarışır resimler meydana geldi. 

SUYUN VALSIWo Geschichten leben. Entdecke jetzt