''Hey.''

Kapı ağzında duran Jae'yi gördüğünde gülümsedi. ''Hey.''

Jae ofise girdi ve ellerini pantolonunun cebine soktu. Kısaca etrafa baktıktan sonra gözleri Jimin'de durmuştu. ''Yerleştin mi?''

Yerdeki kutuyu işaret etti, ''Şu kutu dışında pek bir şey kalmadı. Yarın tamamen bitmiş olur büyük ihtimalle.'' dedi. Jae başını salladı. ''Günün nasıldı- bir dakika,'' Çalan telefonunu cebinden çıkardı ve ekrana kısa bir an garip bir şekilde baktı. Ardından aramayı onayladı.

''Şimdi mi?'' diye şaşkınca sordu. ''Tamam, sen benim ofisime kadar eşlik et. Geliyorum iki dakikaya.'' dedikten sonra telefonu kapattı ve Jimin'e baktı. ''Jungkook gelmiş şirkete. Bana haber vermemişti, bir şeyler oldu sanırım. Yarın görüşürüz, olur mu?''

Ne olduğu hakkında düşünürken, ''Olur.'' dedi dalgınca. Jae ofisten çıktığında birkaç saniye öylece bekledi. O haz etmedikleri adamla ilgili miydi acaba? Ne olmuştu?

Onu ilgilendirmediğine kendini ikna etmeye çalıştı ve kalan eşyaları da yerleştirip çıkış saatinin gelmesini bekledi.

&

''O adamla konuşmadın mı?'' diye sordu Jungkook. Sinirlenmişti. ''Eğer öyleyse benim onunla konuşmak için çok güzel nedenlerim var.''

Jae onu sakinleştirmek adına koluna dokundu. ''Önce sakin ol. Bu yaptığı hiçbir halta yaramayacak.''

Kolunu ondan çekti Jungkook. Şimdi sinirli bakışlarının hedefi Jae'ydi. ''Anlamıyorsun. Yaramayacağını ben de biliyorum ama onun bunun işe yarayacağını düşünerek yaptığını bilmek beni delirtiyor. Ne sanıyordu bunu yaparken? Şirketimi batıracağını mı?'' Sinirle güldü başını sallarken. ''O adam kiminle oynadığının farkında değil.''

''Kiminle oynadığını görecek ama şimdi gerçekten sakin olman gerekiyor,'' dedi Jae. Endişeliydi çünkü Jungkook sinirlendiğinde neler olduğunu çok kez görmüştü. Jungkook elini öylesine havada salladı ve ''İyiyim ben,'' dedi ama sesi hala öfkeliydi. ''Lavabo nerede?''

''Bu kat yeni yapılıyor o yüzden lavabo yok, bir alt kata in,'' dedi Jae. ''Benim bir telefon görüşmesi yapmam lazım. Alt kata inersen sana nerede olduğunu söylerler.''

Jungkook başıyla onayladı ve toplandı odasından çıktı. Alt kata indiğinde buranın üst kata kıyasla daha kalabalık olduğunu gördü. İnsanlar etrafta koşuşturuyordu. Onu görenler durup inceliyor, bazıları hemen yanındaki kişiye yaklaşıp bir şeyler söylüyordu. Jungkook onları umursamayı bırak, dönüp bakmadı bile.

Gözü istemsizce birini arıyordu.

Lavaboya falan gidesi de yoktu. Toplantı odasının bulunduğu katta lavabo olmadığını bahane ederek alt kata inmek istemişti.

Yine de yalancı çıkmamak adına lavaboya girdi ve sadece elini yıkadı. Birkaç dakika sonra da çıktı.

Şimdi kat biraz daha boşalmıştı. Jungkook iş çıkış saatinin geldiğini tahmin etti. Onunla denk gelemeyeceğini anladığında kısık bir ıslık tutturup ellerini cebine koydu ve yürümeye başladı. Kendi şirketinde de geç saatlere kadar kaldığında ve kat bomboş olduğunda ıslık çalarak yürümeyi severdi.

Sonra telefonu çaldı.

Choi Hajoon.

Neden kendisini aradığını düşünse de, ona olan öfkesini dile getirmek için harika bir fırsattı- ama bulunduğu yer buna pek uygun değil gibiydi. Telefonu açmadan önce önünden geçtiği ofislere baktı, dolu olup olmadıklarından emin değildi ama hepsinde bir isim yazıyordu. Boş bir ofis bulabilme umuduyla yürürken telefon hala çalıyordu.

505 | kookminWhere stories live. Discover now