"Oğlum nereye gidiyorsun?" dedi yaşlı gözlerle.

Karşısındaki kardeşinin ve gelininin emanetine her baktığında içi parçalanıyordu.

"Ne yaptığımı biliyorum ben hala. Babası kendini kaybetmeden götürüyorum. Çocuk o daha." dedi sert bir sesle.

Halası Baran'ın her zaman düşünceli bir çocuk olduğunu biliyordu fakat kendi cenazesinde bile başkalarının psikolojilerini düşünmesinin iyi olmadığını hissetti. Hislerini çok bastırıyordu.

Sonra halasına takılmadan evlerinden dışarıya çıktı.
Arkasındaki şımarık çocuk elini tutan oğlanın koluna bir tane geçirdi
"Babamı istiyorum!"

Baran hırsla ona döndü.
"Ben de istiyorum! Ben de babamı istiyorum ama senin gibi içeriye döndüğümde dizinin dibine oturamayacağım! Öldü babam! Benim babam da annem de öldü!"

Sonra dizleri kendisini daha fazla taşıyamadı. Yere çöktü. Sabahtan beri sırf ağlayabilsin diye kendisine hisli hisli konuşan kimse onu etkilemezken birilerine bağıra bağıra gerçekleri anlatmak tüm duygularının ilk ve son kez boşanmasına sebep oldu. Gözlerinden yaşlar dökülürken bir yandan kimse görmesin diye eliyle yüzünü kapatıyordu.

Küçük çocuk dizlerini kırıp yere kalçasını dayamadan önünde çöktü. Gözlerini kapatan ellerini tuttu.

"Gelmeyecek mi senin baban?" dedi şaşkınlıkla.

5 yaşındaki bir çocuğun ölümü tam anlamıyla anlayabilmesi zordu zaten.

"Gelmeyecek!" diye bağırdı Baran.

Başka birisi kendisine bağırsaydı ya yüzüne tokadı geçirir ya da ağlamaya başlardı ancak sadece ellerini kaldırıp Baran'ın gözlerini kapadı.

"Senin elin büyük, sen yüzünü örtersen gözyaşı suları akmaz."

Dizleri ağrıdığında kendisini kalçasının üstüne sertçe bıraktı. Evlerinin avlusunda da hep bu şekilde otururdu.

Baran umursamadı küçük çocuğu. Ağır gelen hislerin zehrinden kurtuluyor olduğu için Allah'a teşekkür ediyor, bir yandan da fazla isyankar olmamaya çalışarak muhtaç olduğu insanları neden kendisinden ayırdığını soruyordu.

"Uf çok ağladın. Ne istiyorsan ben yapacağım." dedi oflayarak.

Kendisi yalnızca şımarıklık yapmak istediğinde ağlardı. Canı yandığında ortadan kaybolur, ağlayamaz ve kendini sakinleştirene kadar herkesi aratırdı. Baran'ın da bir şey istediği için ağladığını sanıyordu.

Karşısındaki çocuk cevap vermeden sessiz sessiz ağlamaya devam etti.

Taa ki akşam olup da Ferman Ağa'nın eşi Filiz yaşlı gözlerle ikisini de bulana kadar.

En yakın arkadaşının kaybına ağlamaktan helak olmuşken bir de artık kendisine emanet olan Baran'ı kendi oğluyla ağlarken görünce ona sarılıp yeniden ağlamaya başladı.

————

Baran yeniden aynı sandalyede, sabahkinden de dik bir ifadeyle, dizlerinin dibinde oturan çocukla büyüklerini dinliyordu. Bundan sonraki hayatının nasıl devam edeceğiyle ilgili önemli kararlar alınıyordu ve fikri sorulmadığı sürece konuşmuyordu.

Nazende (bxb)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon