bir

32.7K 1.1K 343
                                    

ÖNEMLİ!
hikaye eşcinsel evliliklerin gerçekleşebildiği bir zaman diliminde geçmektedir ve karakterler arasında akraba bağı yoktur.

————

16 yıl önce, İstanbul;

Ayaklarını yere bastırmış, oturduğu yerde gözünü önündeki duvardan ayırmıyordu çocuk. Yanına birileri gelip gidiyor, baş sağlığı diliyor, kadınlar ona ağlayarak sarılıyor, kendinden büyük adamlar başını okşuyordu ve o hepsine tepkisizdi. Olayın şoku ağlamasına fırsat vermediği gibi diğer duygularının da önünü açmıyordu. Kalbinin üstünde müthiş bir acı hissediyor, içinden ağlamak geliyordu ama yapamıyordu. Yumuşak sandalyenin oturduğu kısımlarına ellerini yaslamış dik tuttuğu başıyla duvardaki resmi inceliyordu.

Birkaç ay önce bu mutlu aile tablosundan geriye sadece kendisinin kalacağını bilseydi, o gün okuldan daha erken kaçar eve gelirdi.

Oda kadınlar tarafından boşaltıldı. Onlar evlerinin salonuna ve helva için mutfağa geçerken oturduğu sandalyenin yanına ve karşısına bir sürü adam dizildi. Hepsi babasının ne denli iyi bir adam olduğundan bahsediyor, arkasından rahmet diliyordu.

Baran da elbette çok severdi babasını. Her zaman onun izinden giderdi ama o adımların bir gün kesileceğini hiç düşünmemişti. Sadece yaşı büyük olanların önceliğinden ibaret sanırdı ölümü, anne ve babasını kendisinden alana dek.

Konuşamıyor değildi. Şok henüz bünyesine o kadar nüksetmemişti ancak normalden daha geç anlıyor, sözcükleri seçemiyordu. Kafası dağınık, karşıyı izlerken bile aslında bir bakıma izlemiyordu.

Odanın kapısı açılıp da içeriye küçük bir çocukla birlikte bir adam girdiğinde onu daha önce canlı canlı hiç görmemesine rağmen babasının dizine oturup albümleri incelediği vakitlerden bu adamın babasının en yakın arkadaşı, sırdaşı, dostu olduğunu biliyordu.

Gözlerinde ıslaklık vardı ancak gelmeden evvel elinin tersiyle sildiğinden olsa gerek belli değildi. Yüzü kızarmış, yanındaki oğlanın minik elini tutan eli titriyordu. Yüzünde büyük bir şok ve üzüntü vardı.

Yanında oturan halasının eşi hemen kalkıp adama yer verdi.

"Ferman, buraya gel otur." deyip kolunu tuttu.

Adam her an yere çökecek gibiydi, gözleri yerinden kayıyordu.

Elinden tuttuğu çocuk kocaman gözlerini babasına dikmiş alt dudağını ısırırken elini çekiştiriyordu.

Baran, adamın birazdan ya bayılacağını ya da kendinden geçeceğini anladığı için oturduğu yerden ilk kez kalkıp çocuğa doğru yürüdü. Elini uzattı.

"Gel." dedi.

Çocuk hem inatçı, hem de babasına fazlasıyla düşkündü bu yüzden yüzünü buruşturup babasına yanaştı.

Zaten canı burnunda olan Baran kendi acısına ağlayamamanın doluluğuyla sertçe çocuğun elinden tuttu.

"Gel dedim!" deyip odadan hışımla çıktı.

Evin içindeki kadınlar Ferman Ağa'nın oğluyla dışarı çıkan Baran'ın ilk tepkisinin öfke olmasına irkilmiş, halası hızla önüne geçmişti.

Nazende (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin